46

10.7K 849 388
                                    

*iyi okumalar 🖤

Doruk, Munteza'nın arabasını götüymüş gibi sakınıp vermemesi üzerine Birkan'dan arabasını istemişti. En son tersleştiği çocukla da bu sayede hem barışıp, hem de pazarlığa oturmuşlardı. Doruk, bir süre grupta ona abi çekecekti. Açıkcası umrunda değildi.

Mahalleye girdikten sonra, arabayı Kürşat'ın evine sürdü. Siyah bmw herkesin dikkatini çekiyordu. Zaten Doruk'un dikkat çekmeden buraya gelebilmesi nasip olmamıştı. Tanıdık binayı görünce, arabayı önüne parkedip indi.

Etraftaki çocuklar arabaya yapışırken, onları çizmeyin diye uyarmaya gerek duymadı. Emanet mala sahip falan çıkmayacaktı. Birkan'ın abisinin araba galerisi vardı; 7 tane. Kardeşine verdiği bu arabaya, sırf 6 yaşında diye 'kullanıp atarsın' demişti. Birkan, bugünden sonra arabayı atabilirdi. Hem onun için de iyi olurdu.

Doruk binaya çıkarken giydiği siyah kot ve düz beyaz tişörtün yansımasına yüzünü buruşturdu. En azından takıları hala onlaydı. En sonki olaydan sonra yavaş yavaş giyimi iğrençleşmişti. Çünkü milletin ağzı gerçekten torba değildi. Ona iyi davranan Kürşat'ın halası bile, o geldiğinde soğuk davranıp, üzerine 'oğlum senin düzgün kıyafetin yok mu' diye konuşunca, üzülerek istenen kalıba girmişti. Onun üzüldüğünü gören Kürşat'ın 'sadece buraya gelirken, benim için yavrum.' demesiyle, bu durum daha katlanabilir hale gelmişti. Şimdi de bu geçerliydi. Arabada yola çıktıktan sonra giyilecek harika kıyafetleri vardı.

Binadan en üst kata çıkıp, zile bastı. Ona kapıyı açan Kürşat'ın halası oldu.

"Hoşgeldin oğlum."

"Hoşbuldum Emine teyzecim."

Kadın bir haftada değişmiş, eski sıcaklığını kaybetmişti. Kıyafetleri yüzünden onu zaten olduğu kalıba sokmuş, sonra da ötelemişti. Emine hanım, kafasını sallayıp mutfağa ilerlerken Doruk'un yüzü asıldı. Onu korkutan şey Kürşat'ın halasının halini farkedip kendisinden uzaklaşmasıydı.

Salondan kafasını uzatan Hamdi "Girsene içeri." deyince kalas gibi durmaktan vazgeçip, içeriye adımladı.

Hamdi her zamanki gibi evdeydi. Gece çorbacıda çalışıp, tüm günü evde geçirdiğini öğrenmişti. Arada bir barlarda çalıştığını da biliyordu. Tabi bu annesinden gizlenen bir sırdı.

"Yine sen evdesin ve Kürşat çalışıyor değil mi?"

Hamdi'nin dudağının kenarı kıvrılırken "Benim suçum değil." dedi.

Doruk elindeki hamburger poşetini sehpanın üzerine bıraktı. Sonra da Hamdi'nin karşısına oturup ellerini göğsünde bağladı. Kürşat gelene kadar yüzü asık kalacak gibiydi.

Hamdi, yüzü asık çocuğu inceledi. Üzerinde her zaman olan renkli kıyafetler gidince, moreli de renksizleşmiş gibiydi. Onun moralini yerine nasıl getireceğini bildiğinden "Kürşat biryere gideceğinizi söyledi." deyip, arkasına yaslandı.

Doruk'un yüzü anında ona dönmüştü. Kürşat'ın yapacakları hakkında kimseye bir şey anlatmayacağını sanıyordu.

Hevesle "Bahsetti demek. Şile'ye gidiyoruz, tatile." dedi.

Hamdi "Vay, iyiymiş" demekle yetindi. İçeri giren halası, ikisine de çay koydu. Çıkmak yerine ayakta dikilince, Hamdi annesine baktı.

"Buyur ana"

"Ne tatili?"

Kadının mimiksiz suratı, Doruk'a döndü. Doruk yerinde rahatsızca kıpırdandı. Bu kadını çok sevmişti. İlk başta tam 'anne' gibiydi. Şimdi ona sadece soğukça bakıyordu. Doruk boğazını temizleyip, ellerini dizine indirdi. Terli ellerini pantolonuna sildi.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin