~9. BÖLÜM~

3.2K 154 11
                                    

Uğultular ardı arkası kesilmez bir girdaba çekerken olduğu yerde sarsılıyordu Kemal âdeta. O sedyede yatan, onun canı mıydı? Bir bakışına meftun olduğu cananı mıydı? Hayır, bu, gerçek olamazdı. Zeynep şu an evde, ellerini beline koymuş, onun geç kalmasının hesabını sormayı bekliyor olmalıydı. Bu, gerçek değildi. Zorlu bir ameliyata girmiş ve belki halüsinasyon görüyor, belki de uyuyakalmış, masasında kabus görüyordu. Bu olanlar gerçek olmamalıydı.

Bir el tereddütle dokundu koluna. Zeynep'in asistanı genç bir kızdı.

"Hocam, iyi olacak, değil mi?" diye sordu korkarak.

Burnunun direği sızladı Kemal'in o anda. Zeynep ismi yankılandı ayıltırcasına zihninde. Uyuşmuş bedeni kanla doldu bir anda. Tek solukta etrafında kim varsa yakıp geçmiş ve ameliyathanenin önünde can bulmuştu.

Karşısına saniyesinde onu bekliyormuşcasına dikilmişti güvenlikten her gün selam verdiği adamlar. Tek hamleyle kolundan tutulmuş, duvarla bütünleşmişti sırtı.

"Ne yapıyorsunuz siz?" diye bağırdı Kemal, daha sıkı tutulmaya çalışılırken. "Bırakın beni! Bırakın diyorum!"

Hastahanenin güvenlik görevlileri, Kemal'in etrafında etten bir duvar örmüş, geçmesine izin vermiyorlardı. Başhekim tarafından uyarılmışlardı kati bir şekilde.

"Hamza, çekilin önümden," diye tısladı Kemal, ona acıyarak bakan adama.

Başını olumsuz anlamda salladı Hamza ise. Yapamazdı, izin veremezdi. Emirlere karşı gelemezdi. Kim olduğu önemli değildi. Bir can vardı kurtarılmayı bekleyen. İçeridekilerin selameti için kurallara uyması gerekiyordu.

"Hamza! Sana diyorum. Çekilin! Karımın bana ihtiyacı var."

Onu tutan adamları bertaraf etmek için tüm kuvvetiyle itmeye çalışıyordu Kemal. Gerekirse yalvararak da olsa içeri girecekti. Zeynep onu bekliyordu. Belki korkuyordu. Canı yanıyordu. Onu istiyordu Zeynep'i.

"Benim ona ihtiyacım var, Hamza!" diye bağırdı, ağzından tükürükler saçılırken etrafa.

Kemal'in bir bakışıyla dirayeti yıkıldı Hamza'nın. Kalbindeki acının bir parça yansıması, omuzlarına yük misali binmişti âdeta. Kendi karısını düşündü o masada. Kemal'in yerine koydu kendini. Bir parça hayale dayanamazken yüreği, Kemal'in hâline bakamadı.

"Herkes çekilsin," dedi, kendinden emin bir şekilde. "Başhekime söyleyin, sorumlu benim."

Ameliyathaneye bir hışımla daldı Kemal. Hemen gerekli dezenfekte ve önlük işlerini halletti. Kalbi kulaklarında atıyordu korkudan. Bu korku öyle bir illetti ki her bir yanını kuşatmıştı. Ya karısına bir şey olursa? Ya kızına bir şey olursa? Kokusunu alamadığı evladını kaybetme düşüncesi bile ayrı zulümdü onun için. Ya her ikisini birden kaybederse?

Titrek bir nefes eşliğinde kendini şaşkın gözlerin karşısında buldu. Kim ona ne diyorsa duymuyordu şu an. Karısı ağzında hortumlarla öylece yatıyordu ya karşısında, dünya silinmişti birden. Daha ameliyata girmeden önce aramıştı Zeynep'i. Hiçbir şeyi yoktu. Sapasağlamdı. Gülüyordu, mutluydu, ayaktaydı. Ne olmuştu böyle?

"Kemal, evladım, duyuyor musun beni? Kendine gel!" diye sarstı sonunda Başhekim.

Defalarca seslenmişti. Oysa ruhu çekilmiş bir bedenden farksızdı Kemal, karşısında. Gözleri odağı yokmuşçasına boş bakıyordu.

"Hocam..." diye bir yakarış koptu dudaklarından sadece. "Karım..." dedi dili titrekçe.

Cümleler tek tek kelimelerini de almış intihar etmişti yüreğinin kenarından sanki. İçinde bin bir fırtına vuku bulurken sükûnet kucaklamıştı kırılacak gibi zayıflamış iradesini.

Seni Niye Özledim Böyle? ~ BİTTİ~Where stories live. Discover now