2. Kısım/ 110. Bölüm: Başkurtistan!

22 1 2
                                    

Kaygı ve korkunun karışımı dayanılması güç bir duygunun yükü ile ayağa kalkmayı denedi. Ancak titreyen dizleri onu taşıyamadı ve yere düştü Sibirya. Kardeşini o halde görmenin ağır yükü  altında eziliyordu sanki. Kanlar içinde kalmış, üstü başı perişan haldeki kardeşini gördükçe ona göz kulak olamadığı için kendine kızıyordu Sibirya.

Sibirya: Özür dilerim Başkurtistan...

Sibirya'nın sorumluluk sahibi kişiliği bu yaşananları kabullenemiyordu. Özellikle de kendini yakın hissettiği küçük kardeşini öyle kanlar içinde gördükten sonra...

Başkurtistan: Abla!.. Ne olur yardım et! Ayağa  kalkamıyorum!

Sibirya kendini toplamaya çalışarak doğruldu. Gözleri ağacın altındaki kardeşine kaydı. Onu öyle görmek içini parçalıyordu. Bir anlığına  hafıza kaybı yaşar gibi oldu. Görüntüler bulanıklaştı, sesler boğuklaştı. Böyle bir ıssızlığı içinde tek duyduğu kendi iç sesinin "Sorumsuz!" diye haykırması oldu. "Sorumsuz... Henüz büyük kardeşine göz kulak olamıyor, küçük kardeşlerinle nasıl ilgileneceksin?" Sibirya çok önemli bir bilgiyi anımsamış gibi hızla ayağa kalktı. Fal taşı gibi açılmış gözlerini tam karşısındaki sıradağlara dikip o şaşkınlığın etkisiyle donakaldı.

Sibirya: Küçük kardeşlerim...

Onu tekrar kendine getiren ise Başkurtistan'ın seslenişleri oldu.

Başkurtistan: Abla! Bacağım ağrıyor!

Sibirya başını hızlıca iki yana sallayarak ağacın altındaki kardeşine seslendi.

Sibirya: Sakın kıpırdama Başkurtistan! Oraya geliyorum!

Aceleyle ayağa kalktı ve hızla yokuştan aşağı koşmaya başladı. Koşarken usunu karıştıran o düşünceleri anımsamamak için adımlarını daha da hızlandırıyor, buna rağmen düşünceler  usundan bir türlü çıkmıyordu. Kardeşlerini unutmuştu. Onları bu soğukta dağ yamacındaki küçük evlerinde bir başına nasıl bırakabilmişti? Kendisine kızmadan edemiyor, Başkurtistan ve küçük kardeşlerinin içinde bulunduğu durumdan sadece kendini sorumlu tutuyordu.

Sibirya: Çok özür dilerim Başkurtistan!

Hızla kardeşinin yaslandığı ağaca doğru koşarken bağırdı Sibirya. Soluk soluğa kalmıştı, sesi zor çıkıyordu.

Başkurtistan: Niçin özür diliyorsun abla?

Sibirya: Başına gelenler için!

Başkurtistan: Bunun seninle ne ilgisi var abla?

Sibirya: Benim suçumdu!..

Sibirya ağacın yanına gelince aniden durdu. Bitkin bir durumda yere çöktü ve soluk alışını düzenlemeye çalıştı. Başkurtistan ablasının yüzüne baktığında ten renginin kırmızıya yaklaştığını fark etti. Bu durum onu biraz kaygılandırmıştı. Elini ablasının omzuna koyarak sakince sordu.

Başkurtistan: Abla, sen iyi misin?

Sibirya: Hayır.  Çünkü seninle ilgilenemedim. Sana göz kulak olmadım.

Başkurtistan: Böyle düşüme...

Sibirya, Başkurtistan'ın bu sözlerini dinlememiş gibi ayağa kalktı ve giysilerini silkeledi. Anlaşılan bu utanç ona yetmişti ve konu ile ilgili daha fazla konuşmak istemiyordu. Başkurtistan'ın bacağına yaklaşıp eğildi. Yavaşça bacağına dokunmuştu ki... Başkurtistan yüksek sesle acı bir çığlık attı. Bunun üzerine Sibirya da elini hemen geri çekti.

Sibirya: Sanırım bacağın şişmiş...

Başkurtistan: Nasıl yani? Yürüyemeyecek miyim?

Sibirya geriye çekilerek derin bir soluk aldı. 

Countryhumans 2020 >~< {2021} (2)Where stories live. Discover now