33 ♪ Seni Sevmenin Ötesi Neresiyse, Tam da Orada

1.1K 132 66
                                    

Uykumdan sıçrayarak uyandığımda yatağın diğer yanını boş görünce gördüğüm kâbusu çabucak unutup Özgür'ü aradım. Yanımda değildi. Yatağında yatmıyordu. Yatağın onun tarafı buz gibiydi.

Özgür yoktu.

Üzerimdeki yorganı nasıl attığımı bilemedim. Panik sardı dört bir yanımı. Gitmesinden ölesiye korkuyordum ve ondan başka kimsem kalmamıştı. Onsuz olmazdı, hayır. Özgür gitmemişti. Özgür beni yine terk etmemişti.

Odadan çıkarken hızlanan nefeslerimi duydum. Kalbim günlerdir hiç atmadığı kadar sesli atıyordu. Kısa saçlarım uykudan dolayı karışmıştı ve üzerime geçirdiğim Özgür'ün montuna sıkıca sarılmıştım. Sıra sıra dizilmiş odaların her birine baktım. Bu kapıların ardında Özgür olabilir miydi? Nasıl kontrol edecektim?

Ya gittiyse?

Ya sahiden, yine gittiyse?

"Sana bir yuva vermişti dün gece. Yokluğunun hazırlığını yapmış meğersem."

Susmasını söylemek istedim o sese. Sadece susmasını istedim ama o hiçbir zaman susmayacaktı.

Büyük salonunun etrafında dört döndüm. Bir kapıyı çalmak istedim, adımlayamadım, yapamadım. Nefes almak bile zor geldi. Niye böyle oluyordu?

"Elfida?" Duyduğum sese döndüm. Aysun Anne karşımdaydı. Üzerini giymişti. Güneş daha yeni doğmak üzereydi ama o uzun zamandır uyanıktı sanırım.

"Özgür," dedim. "Özgür nerede?" Sesim titremişti. Benim endişemi görünce adımlarını hızlandırıp yanıma geldi.

"Özgür," dedi ve üzerimdeki montun omuz kısımlarını düzeltti. "Bir yere gitmesi gerekti. Birkaç saat önce çıktı ama sen uyanana kadar gelmeyi planladığı için sana söylemedi." dedi. Rahatlayamadım.

"Geri gelecek, değil mi?" diye sordum.

Bir kolunu omzuma atıp sobanın olduğu koltuğa doğru ilerletti bedenimi. "Öznesi Özgür olan bir cümle kurdun Elfida. O her zaman geri döner."

"O gitmişti ama," dedim. Sobanın hemen yanına oturdum. Kemiklerim ısındı. "Sanki bir daha hiç geri gelmeyecekmiş gibi gitmişti."

Dudakları arasından bir nefes verdi. Üzerindeki uzun hırkanın uçlarını birleştirdi ve kollarını göğsünün altında topladı. Yanıma oturdu. Sarı saçlarını kulaklarının arkasına attı.

"Özgür biraz zor biridir," dedi. Sesinde adını koyamadığım bir samimiyet vardı. "Yaşanmışlıkları ona bazen nefes aldırmaz. Kendi sesi çok baskın gelir. O içindeki sesi susturabilmek için sadece o sesi duyabileceği bir yere ihtiyacı olur ve o sesle savaşır. O sesi yenene kadar da gelmez."

Ne diyordu bu kadın?

"O gidişi de bu yüzdendi. Sana içindeki o kirli ruhu yansıtmak istemediği için gitti." Kolumu tuttu. "Ama asla isteyerek çıkmadı bu kapıdan." dedi. "Bana veda ettiği sırada gözlerine baktığımda zihninde yuva kuran tek şeyin sen olduğunu anlamıştım." Gülümsedi. "Bu çocuk sana baya âşık olmuş ama bu iyi bir şey. Giderse ayakları, gelmezse ruhu sürüklenir yanına. O yüzden korkma, güzel kız."

"Bunu bilsem bile içimdeki korkunun tarifi yok. O bana ne kadar aşıksa ben de ona o kadar aşığım. Ben böyle korktuğumu daha önce hiç hatırlamıyorum Aysun Anne. Onu kaybetmekten çok korkuyorum. Belki bencillik bu ama o olmazsa artık hayatıma nasıl devam ederim, bilmiyorum."

"Senin hayatında yaşadığın bu çıkmazın şimdilik Özgür ile bir ilgisi yok bence." dedi. Gözlerimi ona çevirdim. Bakışlarında bir ima vardı ama kesinlikle bir yargı yoktu. "Senin canını çok yakmışlar. Sen de kendi yolundan çıkmışsın. Dinlenecek bir kaldırım taşın bile yok. Ruhunu ısıtacağın bir soban yok. İçindeki küçük kız çocuğunun sesini duyuracak kelimeleri hiç öğretmemişler sana. Hayatın konusunda Özgür büyük bir rol oynayabilir ama elbette bir insansız yaşarsın. Elbette Özgür'süz nefes alırsın."

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Where stories live. Discover now