bölüm1: rehberlik odası

6K 337 93
                                    



bu kitap kısa olacağı gibi bölümlerde aynı şekilde uzun olmayacak

🧑🏻‍🏫📚

sizi böyle kendimden geçtiğim bir girişle başlatmak istemezdim fakat... benim bağımlılığım bu.

ağzımdan minik minik salyalar ahşap masaya damlarken uzun parmaklarımla güçsüzce masanın kenarlarına tutunuyordum. ağzımdan sayamadığım iniltiler, gözlerimin kayması... sessiz olmaktan nefret ettiğim bu zaman dilimine tezat olarak en sevdiğim şeyleri yaşıyordum.

tamam, kafanız karışmış olabilir. size biraz daha açacağım, eminim o zaman çok güzel anlayacaksınız.

"siktiğim sesini kes kim." gözyaşlarım yanaklarıma süzülürken ne desem dahi boğukça çıkacağı için sadece inliyordum. üst bedenim tamamen masaya yaslıydı, başımı gelen zevkten önümde tutamıyor ve gözlerimin kaymasına engel de olamıyorum.

bunun nedeni kalçamda kaç tane vuruşunu bile sayamadığım adam vardı.

sertti, hızlıylı, aceleci davranıyordu. zamanı olsa beni en köşeme kadar keşfederdi.

jeon jungkook.

okulun en göze çarpan rehberlik öğretmeni.

sadece masum bir şekilde öğrencilerle ve velilerle konuşan bir öğretmen değil, aynı zamanda gerektiği yerde çıldıran bir şahıstı kendisi.

tam şu an olduğu gibi.

tabii ki o anları sadece ben görüyordum.

"siktiğimin arsızı." ağzından küfürler mırıldanıyor ve üstümde önleri açık olan gömleğin sırt kısmını parmaklarına dolayıp çekiştiriyordu. destek aldığı kısım tam orasıydı. giriş ve çıkışı oraya tutunarak sağlıyordu.
"o sesini kes dedim, kim. biraz daha delirirsen kilitli kapıyı bile açar ve seni bu hâlde görebilirler." her cümlesinde daha da kulağıma yaklaşıp fısıldamıştı.

öğlen arası olduğu için kendimi hemen onun yanında bulmuş masada ne var ne yoksa yere savuruşumun ardından isteğimi ona açıkça belli etmiştim. beni masanın üzerinde becermesi ilk değildi fakat her yapışımız da daha heyecanlı ve zevkli oluyordu benim adıma. pozisyonumuz tam olarak şöyleydi;
masanın üzerine eğilmiştim ve tam arkamdan o daracık pantolonu hâlâ bacaklarına sarılı, arkamdan üzerime eğilmiş şekilde beni yapıyordu.

her şey çok kısa içerisinde olmuştu. onun onca veliyle konuşması gerekirken benim de onca isteklerim vardı. her şeyi siktir edip velilere öğle arası iznini bahane etmişti ve sonuç böyleydi.

"t-tanrım..." gözlerim yuvalarından kayarken kıkırdamıştım zevkle. masayı sımsıkı tutup kalçamı hareket ettirdim ve biraz salladım. etkilenmiş olacak ki hırlayıp daha da üzerime eğilmişti. hareketleri vahşi bir şekilde hızlıydı ve bu bile bana yetmiyordu. artık o erkekliğine alışmıştım ama her içime girişinde bir o kadar deliriyordum.

"bay jeon... lütfen..." başımı önümdeki masaya yaslanıp fısıldadım son kalan gücümle. o ise mürekkepli ellerini bu sefer belime indirmiş ve tenini sertçe bana çarpmaya başlamıştı. ileri geri giderken masa ile aramda kalan erkekliğim ilgi için bağırıyordu adeta.

sızdırarak.

elimi arkaya atıp sağ kalça yanağımı kenara çekiştirdim. jungkook dikkatli izliyor olmalı ki sağ bacağımı kaldırıp masaya doğru çıkarmıştı. dudaklarımı ısırıp tekrar kıkırtı bıraktım cilveyle ve esmer yanaklarımı daha da salladım. "asla doymuyorsun, asla ama asla doymuyor bu güzel deliğin." mırıltılarına karşı sonunda başımı çevirip ona bakabilmiştim.

guidanceWhere stories live. Discover now