guidance

bölüm3: gezi

çok uzun sürenin ardından bölüm atma perileri geldi ve işe koyuldum çok çok kısa sürede bu bölümü yazdım diyebilirim 🥺 bugün atmak istediğim icin de kontrol dahi etmedim eğer sorun varsa çokça özür diliyor ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum!!!

öpüldünüz ve özlendiniz 🩷

⭐️

"verdiğiniz isimler dışında başka birisi yoksa bunu teslim edeceğim. teslim ettikten sonra ekstra başka birisini eklemeyeceğini söyledi bay jeon çünkü karışıklık oluyormuş ve bir daha takip etmeyecekmiş." her şeyi tek tek açıklarken bir yandan gözlerimi beni bıkkınlıkla dinleyen kişilere çevirmiştim. burada durup aptala laf anlatır gibi bir şeyler anlatıyorsam kesinlikle bir bildiğim vardı. bu sikik görevi de bilerek bana vermişti. o gün olanlardan sonra vermemesi zaten çok ama çok zor olurdu.

jeon benimle uğraşmaya bayılıyordu.

sınıf dediğimi bıkkınlıkla onaylarken gözlerimi devirip elimdeki kalemi çantamın ön cebine koymuş ve fermuarı çektikten sonra sınıfın kapısına ilerlemiştim. sabah geldiğimde jungkook'u görmemiştim. ortalıkta da gözükmüyordu. genelde böyle olduğunda ya bir öğrenci ile görüşürdü ya da yanında bir veli vardı.

çocuklarını çok düşünür gibi kırk yılda bir gelirler ve anlık bir onaylama verdikten sonra hiçbir şey yapmadan yollarına devam ederlerdi fakat burada farklı olan bir şey vardı. jungkook işini gerçekten iyi yapıyordu ve bu konuda titizdi. öğrencilerini gerçekten önemsiyordu. en çok önemsediği kişi kimse bilmese bile bendim. yakında dersi bile takmayıp onun odasında akşama kadar kalacaktım ama beni bu konuda çok sert uyarıyordu. derslerimi umursuyordu. hatta bu konuda benimle konuşmuştu.

derin bir nefes verirken boğucu koridorda yürümeye devam etmiştim ve lavabonun önünden geçtiğimde burnuma ulaşan sigara kokusuyla yandan gülümserken dudaklarımı ısırmıştım. aptallar sanki içtikleri belli olmuyormuş gibi bir de kapıya alt sınıflardan bir çocuk koyup etrafı kontrol ettiriyorlardı. her gün böyleydi ve yakalanmayı artık siklemiyorlardı. ben yine bu konuda avantajlıydım. jeon'un çekmecesinden birkaç dal çalar ve onun odasında içerdim. kızıp beni engellemeye çalışıyordu fakat kucağına geçtiğimde bu siniri anında kayboluyor ve o taptığım elleri belimi buluyordu.

hatta birçok kez kucağında sekerken bunu deneyimlemiştim. sigaranın tadı böyle çıkıyordu. o odada neler dönüyordu, ben düşündükçe bile kafayı yiyordum.

biraz daha düşünmeye devam edersem kendimi sigara dumanı kaplı lavaboda bulacaktım. bu yüzden hızla ezberlediğim kapının önüne geçtim ve biraz ileride olan boy aynasına baktım. okulun güzel yanı da birçok yerde ayna olmasıydı. üzerimdeki gömleği ve pantolonu düzeltirken kısa süreli olarak kulağımı kapıya yaslamıştım. boğuk konuşma sesleri geliyordu. kapıyı tıklattıktan biraz sonra yavaşça açıp içeriye doğru bakmıştım.

gayet ciddi bir şekilde karşısındaki veliyle konuşurken kapı açıldığında gözleri buraya kaymıştı. gözlerinde ince, siyah çerçeveli gözlüğü vardı. dişlerim istemsiz birbirine bastırılırken içeriye bedenimi soktum ve kapıyı arkamdan kapattım. sarı saçlı, orta yaşlarda kadının da gözleri bana dönmüştü ama benim odağım farklıydı. jungkook'un gözleri beni gördükten sonra yumuşarken o an elimdeki kağıdın avucum içinde yok olacağını düşünmüştüm.

o gözlüğü sadece ben varken takmalıydı.

"bir şey mi oldu taehyung?" kaşlarını kaldırıp yüzünü istemsiz bu hareketle gerdiğinde alt dudağımı hafifçe dişleyip bıraktım ve başımı iki yana salladım. "sadece..." yanına adımlarken elimdeki kağıdı bir yandan önüme getirmiştim. masanın önüne değil de onun yanına geçtiğimde kağıdı uzattım ve daha yakından ona baktım. saçları bugün daha topluydu. hatta germiş ve arkadan toplamıştı. bacaklarımı birbirine bastırmak istesem bile bana merakla bakan bedenler konuşmama vesile oluyordu. "geziye katılacak kişilerin listesi."