car

375 30 38
                                    

jennie ile olan yolculuğumun bitmesini hiç istemiyordum. dikiz aynasından gerginlikle oynadığı güzel saçlarını izlemek bana garip bir şekilde huzur veriyordu. istediğim çoğu şeye ulaşmış ve yine de memnun olmamış biri olarak, sanki jennie ihtiyacım olan tek şeymiş gibi hissediyordum.

o an, kırmızı ışıkta durduğumda aşık mıyım acaba diye geçirmiştim içimden. çünkü böylesine bir duyguyu ilk defa hissediyordum. arabamın arka koltuğunda oturan kadın, sevdiği herkesi ve her şeyi geride bırakıp kaçmaya hazırdı. durum böyleyken, onun için hiçkimse olan beni önemser miydi ki? gitme desem, kalır mıydı?

yeşil ışık yandığı anda birden bire kendime gelmiştim. gaz pedalına bastığım anda içime dolan pişmanlık ve korkuyla yutkundum. kalbimi dolduran bu ağır duygular bana fazla gelmişti. kim daha yeni tanıştığı ve travmalarını dinlediği birine aşık olurdu ki? hayır, hayır bu aşk değildi. belki de ona karşı sempati besliyordum. çünkü jennie, yanlış olduğunu düşündüğüm şeyleri yapmış ve gözümde yine de kötü birine dönüşmemişti.

pekala, bu açıklama kesinlikle olmamıştı. çünkü tam da aşık bir adam gibi konuşmuştum!

"seni havaalanına götürüyorum fakat yanında kimliğin ve para var mı?"

"yok, bi arkadaşım getirecek."

gerginlikle alt dudağımı ısırmıştım. jennie'nin gitmesini istemiyordum fakat o, istediğini çok iyi belli ediyordu.

yolun geri kalanında bir süre sessizlik olmuştu. daha sonrasında jennie kenara çekmemi istedi. arkadaşıyla burada buluşacaktı. o, bembeyaz elbisesiyle dışarıda beklerken bense arabada kaldım. üzerindeki gelinlik ona öylesine yakışmıştı ki gözlerimi bir türlü ondan alamıyordum. yanına yaklaşan kadını görene kadar nefes almayı bile unutmuştum.

"sonunda!" demişti jennie. karşısındaki kadın ona küçük bir valiz uzatmıştı ve yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"yanlış yapıyorsun." demişti. fakat jennie sadece güldü ve ekledi. "öyleyse neden bu kadar iyi hissettiriyor?"

küçük valizini bagaja koymak yerine, yanına alıp arabaya bindi. yola devam ederken gözlerimi valizden alamıyordum. sanki buradan yanında hiçbir şey götürmek istemiyormuşcasına küçücük bir valiz almıştı yanına.

"o valiz sence de küçük değil mi?"

"yeterince yüküm olduğunu düşünüyorum."

yolun biraz ilerisinde polis çevirmesi olduğu için durmak zorunda kalmıştım. jennie merakla bana doğru eğilip konuşurken aklımı kurcalayan tek şey kokusuydu. çok güzel kokuyordu.

"neden durduk?"

"ileride polis çevirmesi var."

kaskatı kesildi. ne yapacağını bilemezcesine etrafına bakındı. neden böylesine telaşlandığını anlayamamıştım. endişelenmeye başlıyordum.

"sorun ne?"

"ya beni arıyorsalar?"

"düğünden kaçtığın için mi? ne zamandan beri kalp kırmak suç?"

"kendi kararlarımı verdiğim her anda cezalandırıldığım için neyin suç neyin hak olduğunu ayırt etmekte zorlanıyorum."

sustum. hala daha kendi fikirlerim ve jennie'ye karşı beslediğim sempatinin zıtlığı karşısında eziliyordum.

"ben iniyorum."

benim bir şey dememe izin vermeden arabadan inmişti. şaşkınlıkla arkasından bakmayı kesip ben de indim. zaten gelinlik giydiği için çok göze çarpıyordu. daha sonrasında ne olduğunu anlayamadan jennie'in etrafını polisler sarmıştı. en son ellerine kelepçe takıldığını ve polis arabasına bindirildiğini görmüştüm.

işin peşini bırakmadım. peşlerinden karakola kadar gidip ne olduğunu soruşturdum fakat kimseden bir şey öğrenemedim. akşam eve döndüğümde ise televizyonda onun resimlerini gördüm.

jennie sandığım o güzel kadının gerçek ismi ruby jane'miş. kendisi daha önceden dolandırıcılıktan 6 ay yatmış. ayrıca kadınların kürtaj yapması için bir klinik açmış. benim arabama bindiği gün ise gelin falan değilmiş. sadece milyon dolar değerindeki gelinliği çalmaya gittiğinde mekandan çıkmayı başaramadığı için beni aramış.

işte böyle. ilk defa birine karşı bu kadar hayranlık beslememe rağmen aslında ne güzel bir maskeye sahip olduğunu fark ettim. insanların yüzüne değil maskelerini çekici buluyorduk. ruby jane belki de jennie'den farksızdı. belki de ilk defa benim arabamda dürüst davranmış ve bana içini dökmüştü. belki de jennie hiçbir zaman gerçek olmamıştı. bilmiyorum, ben bu suç sarmalında sadece bir figürandım. hiçbir bağlantımın olmadığı birine saçma bir şekilde bağlanan bir aptaldım.

her gece jennie'nin gerçek olmasını dilemekten sıkıldım! arabama binen o kadının sahte olması imkansız geliyor. ne kadar acı çektiğini görmüştüm. çok gerçekçi hissettirmişti. fakat kaçan bir suçludan da farkı yoktu.

avucumdaki araba anahtarını, yeni sahibine uzatırken bunları düşünüyordum. birçok suçlunun bindiği arabam, şimdi bir ailenin tatlı yolculuklarına sahip olacaktı.

"güle güle kullanın! ailenizle çok güzel başlangıçlar yapacağınıza eminim!" dedi annem, arabanın yeni sahibi arabayı çalıştırırken. bense onlara söylenilebilecek en dürüst sözleri söylemiştim.

"hayır! kaçış arabasında güzel olan hiçbir şey başlamaz!"


Eveeeet bitti

Canlarım bayadır yokum meşguldüm yazamadım çok özür dilerim :(

umarım final beklentilerinizi karşılamıştır

Love yaaa

getaway car •taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin