Bacaklarımın etrafına kollarımı dolamış, yukarı çektiğim dizlerimin üzerine çenemi dayamış bir vaziyette ikili koltuğun üzerinde oturuyordum. Sabah yaşadığım mutluluk, on saniyelik bir görüntü ile benliğimi kısa sürede terk etmişti. Kısacık bir andı. Kalbimin acısıyla içim yine buz gibi olmuştu.
Çelik kapının açılma sesiyle oturduğum yerde sallandığımı o an fark ettim. Poşet hışırtıları ve ardından kapanan kapının sesine rağmen yine de başımı çevirmeden öylece durdum. Tüm enerjim gitmiş; yerine, geride bırakmaya çalıştığım gerçeklerin ağırlığı çökmüştü.
Yaklaşan ayak seslerinden sonra yanımdaki boşluk doldu. Doğan'ın kokusu huzursuz benliğime yavaş yavaş yerleşmeye başladığında ise gözlerimi yumdum. Doğan huzurdu.
Bedenim ona çekilirken gözlerimi usulca araladım. Başım geniş göğsüne dayandığında ise onun derince soluduğunu duydum.
"İyi misin?"
Başımı iki yana salladım. "O geldi." dedim sadece. "Açmadım kapıyı."
Şefkatli eli kollarımda, saçlarımda dolanıyordu. "Biliyorum, karşılaştık."
Bitkin bedenim teselliyi bulduğu yere sığınmışken kıpırdamak bile istemedim. Yüzümdeki durgun ifade ise hâlâ aynıydı. "Niye gelmiş?"
"Seninle konuşmak istemiş, çok pişmandı." diye mırıldandı. "Annen yoktu yalnız gelmiş."
Annem değildi o kadın, diğeri de babam değildi. Anne ve babalar, kızlarını paraya tercih etmezdi. Onu bir mal gibi satmaya kalkmazdı. Ama onlar öz değil, üveydi.
Yine de ağır geliyordu.
Bu sefer, "Adresi nasıl bulmuş?" dedim soğukça. Son söylediği sözler umurumda olmadığı gibi zerre kadar tesir etmemişti.
"Orhan'ın seni bulduğu dönemde adamlarından öğrenmiş." dedi anlayışla. "Hatta çiftliğe de gelmiş ama Orhan görüşmenize müsaade etmemiş. Öyle söyledi."
Güldüm. Sahte, buruk, saçma sapan bir gülümsemeydi. "Kesin öyle olmuştur." diye dalga geçtim. "Borçlarıyla ortada kaldı ya, onun için gelmiştir."
"Bilmiyorum. Sadece onu affetmeni istedi."
Gözlerimi pencereye dikip atıştıran yağmura baktım. Bir yandan konunun kapanmasını istiyordum diğer yandan da içimde ne varsa dökmek... Ama yorgundum. Hayat yoruyordu.
"Sen ne yaptın?" diye sordum konuyu dağıtmak için.
Doğan duraksadı. Fakat o da bana ayak uydurarak, "Zevkini bilmiyorum ama bir şeyler aldım işte." dedi. "Hadi üzerini giyin dışarı çıkalım biraz hava al, kendine gelirsin."
Kıyafet falan umurumda bile değildi. Boğuluyordum. Bu şehirde fazladan bir gün bile kalmak istemiyordum.
"Bir an evvel gidelim buradan. Kimseyi görmek, kimseyle karşılaşmak istemiyorum." dedim. "Hangi şehir olduğu önemli değil yeter ki gidelim."
Beni kendinden uzaklaştırıp gözlerimin içine baktı. Bakışları hep anlayışlıydı zaten. Daha dili onay vermeden gözleri izin veriyordu.
"Evi zaten ayarlamıştım." dedi. "İstersen bugünden çıkarız yola."
Tebessüm ettim. Sonra temizlediğim eve bakınca soluğumu hayıflanarak bıraktım. "Biraz daha kalırız diye evi dip köşe temizlemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIR BENİ ✓ (TAMAMLANDI)
ChickLitSiz. Bak ya cevap da vermiyor Siz. Sildim desene Siz. Ama sildikten sonra sildim demen lazım silmeden dersen değişen bişey olmaz 0532... *Bir şey Siz. Ona mı takıldın TDK mısın sen Siz. Ben sana sildin mi diye soruyorum sen ne diyorsun Siz. Lan var...