kadeh

1.8K 221 114
                                    

Sıcacık avuç içleri kollarımı tutuyordu. Onları arkama sabitleyip beni sözde patronunun isteği üzerine bodrum kata götürmek için yönlendirmişti. Canım acıdığından hiçbir şey yapmıyordum. Buna izin vermiştim. Bana zarar vermeyecekti. İhanetine rağmen kendimi güvende hissediyordum. Hâlâ ona güveniyor olmam mantık işi değildi.

"Bu planın bir parçası, değil mi?..."

Bodrum kata indiğimizde beni buradaki küçük odaya getirmişti. Ona bakıyordum. Kanamış burnum ve ağzım pis görünüyordu. İlk tanıştığımız zaman aklıma gelmişti. Kanamış burnuma bakıyordu. Kafamı eğip elimle temizlemeye çalışmıştım.

"Plan yok, Taehyung."

Ufak lavabonun kenarındaki kirli havluyu ıslatmış ve karşıma geçmişti. Elimi suratımdan indirmemi sağlayıp, burnumun altını silmeye çalışınca gözlerine bakmıştım. Boştaki eliyle kafamı tutuyor ve ağzımı, burnumu siliyordu.

"N-nasıl?"
"Üzgünüm. Buna hiç bulaşmamış olmanı dilerdim."

Havluyu suratımdan çekip, gözlerini buluşturmuştu gözlerimle. Yutkunmuştum. Bu kadar mıydı? Karnımı tutup yatağa doğru oturmuştum. Gözlerim sulanmıştı zayıflığımdan. Gerçekten KCIA ajanı olduğuma inanmak güçtü. Bir süre kalmıştı öylece.

"Bana yalan mı söyledin, Jeon?"

Ağlamaklı gözlerime, büzülen dudaklarıma bakıyordu. Acıyor gibi görünmüyordu. Tek başıma kalmıştım. Bana ne yapacaklarını bile bilmiyordum ama hemen ölmeyeceğim kesindi.

"Senin bana söylemediğin ne malum? Sen bana güvenmezken, ben sana nasıl güvenebilirdim?"

Sözlerine biraz daha devam ederse kalbim paramparça olacaktı. İç çekmiştim. Bir kez daha biri hakkında yanılmıştım.

"Ben sana güvenmiştim..."

Yataktan destek alarak ayağa kalkmış ve karşısına geçmek için birkaç adım atmıştım. Doğrudan gözlerine bakıyor ve işaret parmağımla göğsüne dokunuyordum.

"...sana güvenmesem, neden kıçını kurtarmak için kuralları ihlal edeyim?"

"Bu artık benim sorunum değil, Tae."

Suratına tüm sinirimi yatıştıracak bir tokat atmıştım. Yana doğru savrulmuştu. Bana tam el kaldıracakken gözlerimi kısıp biraz eğilmiştim. Korkmuştum. Vurmamıştı. Yavaşça doğrulup ona bakmıştım. Bana zarar vermeyeceğini biliyordum. 

"O adam... bana zarar verecek. Beni kullanacak ve bunu yapana kadar da işkence göreceğim... Sana da hepsini izletecek."

Kollarımı tutup beni yatağa doğru sürükleyince oturmuştum kıçımın üzerine. Hıçkırmıştım. Acı çekmek istemiyordum. Beni tuttuğunda bırakmıştım kendimi. Bir çocuk gibi ağlıyordum. Tutunacak hiçbir dalım yoktu. Yanında güvende hissettiğimi sandığım o adam gitmişti.

"Öylece teslim olacağımızı mı düşünüyordun?"

Yaşlı gözlerimle, Jeon'un koca gözlerine bakmıştım. Bunlar, kötü adamı oynayan bir masumun gözleriydi. İçimde bir yerlerde bunun farkındaydım. Kaşlarımı üzüntüyle çatmıştım. Dudaklarının arasından çıkan hiçbir kelime doğru gelmiyordu.

"Go Moon Young'ı bu adam öldürdü, değil mi? S-sen, sen... sen değildin... Biliyorum..."

Titreyen alt dudağıma bakıyordu. Islak kazağımı fark edince, onu çıkarmak için ellerini kazağımın eteklerine götürmüştü.

"Saat gece yarısına geliyor, sana çorba getireceğim ve uyuyacaksın. Tamam mı?"

Kazağımı üzerimden çıkarmasına izin vermiştim. Karnımdaki morlukları fark etmişti. Adamın tekme geçirdiği yerlere kan inmişti.

SAVIOR | TAEKOOKWhere stories live. Discover now