12. Bölüm : BAŞ BELASI

1.8K 180 125
                                    


Herkese selam!

Bu kitabın çoğu bölümünü daha önce yazmıştım. Bölümü atmadan önce son kontrollerini yapıp atıyorum. Bölüm atma sıklığını belirleyen şey yorumlarınız. Yorum yaptıkça bölümler daha hızlı gelecektir emin olun.

Sizleri seviyoruuum 🤍

Gelecek bölüm görüşmek üzere...

Umarım sevdiğiniz ve eğlendiğiniz bir bölüm olur. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayııın 🤍

"Baba! Çıkıyorum ben!" İzin günüm bitmiş olduğu ve hala tam olarak kendimi toplayamadığım için geç uyanmıştım, işe de bu yüzden geç kalmıştım

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Baba! Çıkıyorum ben!" İzin günüm bitmiş olduğu ve hala tam olarak kendimi toplayamadığım için geç uyanmıştım, işe de bu yüzden geç kalmıştım.

"Kahvaltı etmeyecek misin?" dedi elinde havluyla başını kurulayarak banyodan çıkarken.

"Geç kaldım." Gözlerim nemli gömleğinin altındaki yara izi olan koluna kaydı. "Kolun nasıl? Ağrıyor mu hala?" Başını her iki yana sallarken benimle birlikte bahçeye çıktı ve topuklu ayakkabılarımı -kim icat ettiyse şu şeyleri her sabah benden sıkı bir küfür yiyordu- giymemi izledi.

"Ağrımıyor. Mete ile Çağlar sağ olsun sen işteyken aksatmadılar beni hiç." Çağlar'ın ismi geçer geçmez gülümsemem buruklaşmıştı. O gece yemek yiyeceğimi söylemiş bir şeyler yemiştik ama benim yediğim şeyler yalnızca bir adet kurabiyeydi. Daha fazlasına kendimi ne kadar zorlasam da yiyemiştim ve zaten sinirli olan Çağlar bu halimi görünce daha da sinirlenmişti.

"Kendine dikkat et Nazif komiser." diyerek gülen yüzümü soldurmadan yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Temastan çok hoşlanmamasına rağmen ona olan yakınlığıma yüzünü yumuşatmıştı.  Gerçekten geç kalıyordum!

Telaşla bahçeden çıkarken bana el sallayan babama el salladım. "Önüne bak gün güzeli, düşme!" Söylediği şeyle birlikte yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Çünkü bu hayatta aldığım en iyi iltifatlardan biri olabilirdi. Bana gün güzeli derdi çünkü günün en güzel kadını benmişim. Ona benden daha güzel onca kadının olduğunu söylediğimde verdiği cevap daha da hoşuma gitmişti. 'Diğerleri umurumda değil kızım... Sen benim günümün güzelisin' Ah... böyle bir adamın kızı olduğum için öyle şanslı hissediyordum ki kendimi ne kadar dua etsem ne kadar şükretsem azdı.

Durağa geldiğimde Çağlar'ın da okula gitmek için otobüs bekliyor olduğunu gördüm. Üzerinde göğüs kaslarını sergiye çıkaran koyu lacivert bir sporcu tişörtü ve altında yine aynı tonlarda sporcu eşofmanı vardı. Kulağında beyaz bluetooth kulaklığı, tek omuzunda sporcu çantası ve elinde de sayfasını birkaç dakikada çevirdiği bir kitap vardı. Hasta olduğum sürece benimle hep ilgilenmiş başımda durmuştu. Ama şimdi... Sanki onunla benim arama ince bir duvar örülmüş gibi hissediyordum. İstese o duvarı dokunarak bile kırabilirdi. Yapmıyordu... Bu kez yapmıyordu çünkü o duvarı kıranın ben olmam gerektiğini düşünüyordu. Tek omuzunu otobüs direğine yaslamış sanki geldiğimin bile farkında değilmiş gibi başını kitabına gömmüştü.

BENİ SEN YAPAN ŞEYTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon