FullSun

35 6 1
                                    

Ben sadece onu izledim. O konuştu. O güzel şekilli dudakları açıldı kapandı, birçok şey söyledi. Endişeliyken yaptığı gibi tırnaklarını yedi. Yanakları o güzel esmer ten rengine inat kıpkırmızı parlarken gözleri dolu dolu konuştu.

Onun o güzel suratını izledim.

Çilingir geldi. Kapıyı açtı. Köpeği Yuki'ye kavuştu. Bu sefer sevinçten ağladı.

O hep ağlardı.

Ben izledim.

Bunun rüya olduğunu bas bas bağıran iç sesime bir orta parmak çekerek biraz daha görmek istedim. Çilingir gitti. Bana döndü.

"Çok teşekkür ederim. Her şey için. Ve tekrar özür dilerim gerçekten!"

Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Hiç sorun değil." Mırıldandım.

"Bu arada ben Haechan!" Dedi.

"FullSun demek!" Dedik aynı anda.

Şaşırdı, bana baktı tek kaşını kaldırarak. Sonra kocaman gülümsedi. "Anlamını bilmene şaşırdım! Ne kadar güzel." Çokça gülümsedi.

Bilirdim tabii. Bu onun huyuydu. Adını söylediği an peşi sıra anlamını da söylerdi.

Merhaba ben Haechan. FullSun demek.

Kalbimin üstündeki dövme sızladı.

Hafif tebessüm ettim.

"Ben Mark. Mark Lee. Memnun oldum Haechan."

Eve gidince uyanacaktım. Uyanana dek tadını çıkarabilirdim değil mi?

Pluviofil (MarkHyuck)Where stories live. Discover now