Kahve

34 5 1
                                    

Antrenmandan dönüyordum.

Terden ıslanmış bedenime nüfuz eden rüzgar bedenimi titretirken, yaşadığımdan emin olmak istercesine daha çok nüfuz etsin diye ceketimi çıkardım.

Şimdi daha çok titriyordum.

Olanları kavrayamıyordum. Çok da umurumda değildi. Henüz 1 gün öncesinde ölü bir adamdım ben. Şimdiyse bir anka gibi küllerimden yeniden doğmuştum.

Yaşıyordum, yaşıyordu ve yaşıyordum.

Benim güzel Haechan'ım, nefes alıyordu. Dünyadaki her şeyden daha güzel bebeğim, yaşıyordu.

"Amanın, üşüteceksin! Ne yapıyorsun?" Diyen tanıdık sesi işittim, peşi sıra ellerimdeki ceket ellerimden alındı ve omzuma konuldu.

"Hava buz gibi buz! Böyle gezersen faranjit olursun. Bana yaptığın iyiliği henüz ödeyemedim, lütfen hasta olma." Dedi, Haechan.

Güzel suratına bakarken gülümsedim.

"Bünyem güçlüdür benim, öyle hemen hastalanmam."

Gülümsedi. Sıkça gülümserdi. Hep iyiyim derdi. Gözleri hiç anlatmazdı ne kadar acı çektiğini.

Haechan, anlatmazdı.

Ama bu sefer öyle olmayacaktı.

"Olsun, hadi gel bana gidelim. Sana kahve yapayım. Gerçi sanırım spordan dönmüşsün, önce duş mu alsan?" Dedi.

Burnunu kırıştırdı.

Kahkaha attım.

Gerçekleri gizleyemezdi minik sevgilim.

Bu sefer kaybetmeyecektim.

Pluviofil (MarkHyuck)Where stories live. Discover now