Anıl Emre Dal - Anlatamadığım Şeyler Var
Keyifli Okumalar.
🔪🚨⚰️
UÇURUM KATİLİ
9. SİLAHIN SAHİBİ
Telefonu kapattıktan sonra vakit kaybetmeden hazırlandım ve karakola geçtim. Binadan içeri girdiğimde memurlardan birini çevirdim. "Semih'i bul. Odamda onu beklediğimi söyle." Odama çıktım. Volta atarak Semih'i bekliyordum.
Semih heyecanla odaya girdiğinde gülümsüyordu. "anlat Semih ne oldu?".
"günlerdir peşinde olduğumuz, maktulün defterine not ettiği şu kullanıma kapatılmış numaranın sahibinin kimliğine ulaştık."
Dün gecenin üstüne bu haber bana çok iyi gelmişti. "E kimmiş bu?"
"Berat Yüksel"
Daha önce bu ismi Emre'den hiç duymamıştım. Tanımadığım biriydi. Emre ile ne işi olmuştu bu adamın?
"GBT çıkart bana Semih, hızlı ol. Ben de bir Salih savcı ile konuşayım. Numaranın sahibi bulundu ama muhtemelen kullanıma kapandığı için kayıtları da silinmiştir. Kayıtları silindiği için ulaşamıyoruz madem bir de baz istasyonu bilgilerinden bakalım bir şey çıkacak mı." Hızlı hareket etmemiz gerekiyordu, bunun içinde benim hızlı düşünmem ve etkili kararlar vermem.
"Başüstüne komiserim." Semih GBT bilgileri için odadan çıktığında ben de Salih savcıyı aradım. İlk aramada telefonu açmamıştı ve bilerek açmadığına emindim. Ne o benden hoşlanmıştı ne de ben ondan.
İkinci aramada ise biraz geç de olsa açmıştı. "savcım iyi günler."
"Yine ne oldu? Ne ile itham etmeye aradın Miray komiser?" sesi kinayeli ve keyifsizdi.
"merak etmeyin bu sefer sizinle ilgili değil. Emre Taşkın cinayetinde, peşinde olduğumuz bir telefon numarası vardı. Kullanıma kapalıydı ve muhtemelen kayıtları da silinmişti. Sahibini bulduk. Baz istasyonu bilgilerini çıkartmamız lazım. Daha iyi bilirsiniz ki savcı ve mahkeme izni olmadan o bilgilere erişimimiz yasak. Gerekli izinleri vermenizi ve izin belgelerini bize bir an önce ulaştırmanızı istiyorum."
"izin belgesi çıkartacak vaktim yok şu an da. Önemli bir duruşmam var, bir iki gün yoğun olacağım. Ondan önce halledemem" geçiştirici cevabı hoşuma gitmemişti. Tabii yersiz rahatlığı da.
"savcım baz istasyonu bilgilerinin kriminal inceleme bilirkişi tarafından rapor edilmesi ve o raporların bize ulaşması zaten 7 ila 30 günü bulan bir süreç. Bizim kaybedecek bir dakikamız bile yok. siz bana bir iki günden bahsediyorsunuz."
İç çekti. "akşam yedi de adliyeye gelip izin belgelerini al benden" telefonu yüzüme kapattı.
Saat 16:58'di. İki saat vardı daha belgeleri almama. Bu süreç içinde karakolda kalmam iyi bir karar olacaktı.
Emre'nin cinayet dosyası çok dağınıktı. Bütün olay yeri inceleme delillerini ve ulaştığım bilgileri düzgünce dosyalayıp kat ettiğim yolu, ne durumda olduğumu görmek istiyordum. Yavaş yavaş işleri toparlamaya başlamıştım.
Farkındayım. Dağınık çalışıyorum. Diğer dosyalarımda olduğum kadar aklıselim davranmıyorum. Önemli bir detayı gözden kaçırmaktan korkuyordum. Bu yüzden de kendi kendimi sık sık motive etmeye çalışıyordum. Hata payı lüksüm yoktu.
İşe en baştan başlamam gerekliydi. Bunun içinde delil listesini gözden geçirip eksiksiz olduğunda emin olman gerekirdi.
Listeyi dikkatlice incelemeye başladığımda bir eksik yok gibiydi ama bir şey gözümden kaçmıştı. "kanlı fotoğraf" böyle bir delil olduğunu hatırlamıyordum.
Emin olmak için Semih'i aradım. "buyurun komiserim."
"Semih delil listesini inceliyordum da. "kanlı fotoğraf" diye bir delil var burada. İlk defa çarpıyor gözüme. Daha önce de listede miydi, yoksa yeni mi eklendi de bana haber vermediniz?"
"yeni değil komiserim. Olay yerinde bulundu kanlı fotoğraf" Olay yerinde bulunan kanlı fotoğrafı gözden kaçıracak kadar dikkatsiz mi davranmıştım gerçekten?
Oysa iyi gittiğimi, gayet soğukkanlı ilerlediğimi düşünüyordum. "tamam Semih sağ ol. GBT işi ne durumda?"
"çıkıyor şimdi komiserim. İnceleyip size getireceğim." güzel.
"saat yedi de adliyeye baz istasyonu bilgilerinin savcılık izin belgesini almaya gideceğim. Oraya gidip geliriz sonra GBT'yi inceleriz."
Telefonu kapattıktan sonra elimde delil listesi ile odadan çıktım ve delillere bakmaya gittim. Evet, listede yazan bütün deliller buradaydı. Bir değişme yoktu.
Ama ben şu kanlı fotoğrafı arıyordum. Kutuları tek tek boşalttım. Birinin en dibinde, şeffaf bir delil torbasının içinde fotoğraf vardı. Sanırım aradığım şeyi bulmuştum.
Delil torbasını elime aldım. Fotoğraf tersti, görmek için diğer yüzünü çevirdim. fotoğraf kanlar içindeydi. Üstündeki kanlar kurumuştu ama yine de fotoğraftaki kişi tespit edilebiliyordu.
Bendim.
Bu fotoğraf Emre'nin hep cüzdanında taşıdığı benim vesikalık fotoğrafımdı. Kanlar içinde olduğuna göre olay esnasında cüzdanın dışındaydı.
Neden benim fotoğrafımı cüzdanından çıkarmıştı? Hem de tam olay esnasında?
Elimin içindeki fotoğrafa dolu gözlerle bakıyordum.
Kanlar içindeydim.
Emre'nin kanına bulanmış beni, avuçlarımın içinde tutuyordum. Bu şaka gibiydi.
Emre gözlerini sonsuzluğa kapatmadan önce avuçlarının içinde beni tutuyordu...
Acaba cinayet işlendiği akşam ben evdeyken bir türlü uyuyamamamın nedeni bu muydu? Hissetmiş miydim?
O gece uzun süre uykuya dalamamıştım, Emre'nin avcunun içine sıkışıp kaldığım için miydi?
Daha sonra ise deliksiz bir uyku uyumuş ve nasıl sabah oldu onu bile anlayamamıştım, bu fotoğraftaki bende Emre ile beraber gözlerimi mi kapatmıştım?
Ayakta durmakta zorlandığımı hissettim, ne varsa birden yıkıldı üstüme sanki. Vücudum sendeledi. Aksak bir iki adım ile gerileyip boş elimi arkadaki masaya yasladım. Gözyaşlarım eşliğinde derin nefesler alıp veriyordum.