BİRİNCİ BÖLÜM

6.4K 229 33
                                    

Aylardan nisandı. En sevdiğim aylardan biriydi. Ağaçlar yeni çiçek açardı, rüzgar tatlı tatlı eserdi. Yenilenmeyi hatırlatırdı bana bahar hep. Hayatımdaki çoğu şey de yenilenirdi. Ben de yenilenirdim. Her bahar yepyeni biri olurdum. Tabii değişmeye şeyler de vardı. Ben ve kalbimdeki o katran karası sevgi gibi. Bir türlü gitmiyordu içimden. Her sabah kalktığımda kendime beddua ediyordum. Olur da belki biri tutar da vazgeçerim diye. Kalbim lal olsun diyordum en çok da. Sevemesin onu. Sevse bile bana söylemesin. Haramdı bana bu sevgi. Omzumda senelerdir yüktü üzerime. Ayıptı bir kere. Abim değildi. Kardeşim değildi. Yabancı değildi. Ama Cihangir Abi'ydi.

"Leyla ceketin ne güzelmiş ya."

Yanımda konuşan arkadaşıma bakıp gülümsedim. İndirimden aldığım kot ceketime bakıyordu. "Sana veriyim ağzının suyu aktı valla." Omzuma bir tane geçirirken ben de güldüm. Ciddiydim hiç düşünmez verirdim. Koca mahallede tek arkadaşım oydu. Her anımda yanımdaydı sadece tek bir an hariç. O anlarda kimse yanımda değildi. Kimseyi günahıma ortak etmezdim ben. Sessizce ağlar sessizce yaşardım bu çıkmaz sevdayı.

"Leyla sormayım sormayım diyorum da kendimi tutamıyorum bir türlü. Yüzündeki iz ne senin? Yine mi baban?"

Nefesim kesildi birden. Sabah yüzüme belli olmasın diye fondöteni boca etmiştim. Nasıl da görmüştü? Nasıl da fark etmişti beni?

"Suna yok bir şey boya bu-"

Hiddetle kesti sözümü "Leyla Allah aşkına sen kimi kandırıyorsun? Ben bilmiyor muyum senin bu hallerini? Bu konuşma bizim aramızda kaç kere geçmedi mi güzel arkadaşım? Neden söylemiyorsun bana neden paylaşmıyorsun?"

Bir şey diyemedim. İçimdeki ilkel utanma isteğine engel olamıyordum bir türlü. Utanacak bir şey yoktu biliyordum. Her defasında her defasında yüzündeki nefretle bana saldıran adamı düşündükçe delirecek gibi oluyordum. Utanıyordum ondan. Böyle biri olduğu için. Beni sevmediği için.

"Suna anlatamıyorum işte. Hem önemli bir şey değil geçer birkaç güne."

Nasıl önemli değildi bilmiyordum. Önemliydi işte. Yanağıma indirdiği tokatlar haykırışlarım hepsi önemliydi. Yüzüne yapma der gibi bakarken hırslanıp tekrar tekrar indirdiği tekmeleri önemliydi. İçimde koca koca yaralar vardı. Hiçbirinin merhemi yoktu.

"Nasıl önemli değil? Şu haline bak. Nasıl kıyıyor sana? Nasıl eli kalkıyor?"

Derin bir nefes alıp kendimi gülümsemeye zorladım. Bugünümüzü de böyle berbat etmeyecektim. "Sen onu bunu boşver de söyle bakalım niye buluştuk bugün? Çok önemli bir yere gideceğiz hazırlan diye tutturdun."

Bana uzun uzun baktı, gözleri bir süre yanağımda gezdi. Başını iki yana sallayıp derin nefes aldı "Bugün ilk maaşımı aldım. Senle biraz gezelim mi diyecektim?" dedi. Heyecanla döndüm ona. Mahalledeki pastanede çalışıyordu bir aydır. Annesiyle beraber yaşıyorlardı babası çok küçükken vefat etmişti. Hiç unutmuyorum yanıma kopup "Babam öldü Leyla." diye feryat figan ağladığını. Suna da yaralıydı. Babasını çok severdi. Hayal meyal hatırlasam da İhsan Amca'yı ben de severdim. Biraz sert görünse de pamuk gibi adamdı. Suna ne hissederdi bilmezdim ama anlamaya çalışırdım hep. Babam beni sevmezdi. Babam akşam gelince bana sarılmaz bebeklerimle oynarken ses çıkarıyorum diye tokat atardı bana. Babam akşam gelirken kaç ekmek alması gerektiğini sormaz, küçücük yaşımda akşam karanlıktan korkup ekmek almadım diye hem beni hem annemi döverdi. Derin nefes aldım tekrar.

"Suna'm emeğinin hakkı o. Nasıl harcayım ben?"

Suna gözlerini belertip baktı "Saçmalama Leyla beraber bulduk o işi. Senden mi çekineceğim ben paramı? Hem sen merak etme bütçe planlaması yapıyoruz bu parayı kendime ayırdım ben." Dedi. Gülümseyip baktım ona. Kol kola girip mahallede gezinmeye başladık. İlerlediğimiz yönü fark edince hafifçe nefesim kesildi. Onun kafesine doğru yaklaşıyorduk.

LeylaWhere stories live. Discover now