Kral Min

1.1K 154 440
                                    

Güneş tepedeyken parlak denizde açık bir hedeftik.Beyaz suların üzerinde siyah incim "bütün ihtişamımla buradayım" diyordu.

Ay ışığında siyah renge büründüğündeyse tamamen görünmezdik.Şimdi güvenle limana doğru ilerliyorduk.

"Yelkenleri kapatın!"

Etrafta koşuşturan buruşuklara baktım.Bu ahmaklardan başka kimsem yoktu.Onları kurtarmasaydım öleceklerdi.Yıllardır bana sadıklar ve anlaştığımızdan beri tayfamdalar.

Limana geldiğimizde etrafı kolaçan edip yaklaştık.Demir attığımızda herkes sevinçle tek tek gemiyi terk etmeye başladı.Tayfanın bir kısmı satacağımız ganimetleri sırtladı.Önce mücevherleri halletmeliydik.Epey pahalı olanlar onlardı.

Limanda durup tayfanın gemiden indirdiklerine bakıyordum.Mücevher torbalarını 5 kişiye pay ettim ve 5 farklı satıcıya satmasını söyledim.

"Yarına kadar bunu halledin."

"Elbette kaptan."

"Dikkatli olun."

Kafalarını sallayıp gittiklerinde limanda yürümeye başladım.Jisung koşarak yanıma yetişti.

"Şimdi ne yapacağız?"

"Ne yapmak istiyorsun?"

"Bilmem."

San yanımızda belirdiğinde kafasına yavaşça vurdu.

"İçmeye gideceğiz."

Jisung elini vurduğu yere götürdü.

"Ben sevmiyorum."

"O zaman içme."

Sevmese de her zaman gittiğimiz yere peşimizden gelirdi.Bizden ayrılamazdı,biz de ondan.Xian içkileri berbattı,bir süredir katlanmak daha berbat.

Hanlardan birinden içeri girdiğimizde bütün bakışlar bize döndü.Köşedeki masalardan birine oturduğumuzda bakışlar hala üzerimizdeydi.Şapkamı masaya koyduğumda herkes önüne döndü.

Hanın sahibine baktığımda konuştuğu çocuğu kucağından indirerek masamıza yaklaştı ve selam verdi.

"Ne istersiniz?"

San geriye yaslandı.

"Bize hemen içki ve yiyecek bir şeyler getir."

Adam masadan uzaklaştığında etrafa bakındım.Her şey son gördüğüm gibiydi.Ne zaman Nicheon'a dönsem buraya gelirdik.Yemekleri de içkileri de güzeldi.

Aklıma birden o geldiğinde elimi kafama götürdüm.

Tanrım...

Başım şimdiden ağrımaya başladı.Kafamı şişireceğine eminim.

Adam elindeki üç bardakla masaya geldiğinde Jisung kendi önüne konan bardağa burun kıvırdı.San gülerek içmeye başladığında önümdeki bardağı alıp yudumladım.

Mücevherlerden birini ona hediye etsem sanırım gönlünü alabilirdim.Gemiden inmeden cebime attığım kolyeyi yoklayarak gülümsedim.

Jisung dayanamayıp bardağını yarıladığında kapanan gözlerine baktım.Dayanıksızdı.Biraz da yemeklerden yiyerek içmeye devam ettik.

Üçüncü bardağı bitirdiğimde ayağa kalktım ve şapkamı taktım.

"Jisung'u yalnız bırakma.Sabah limanda buluşalım."

San kafasını salladı.

"Sen?"

Gözlerimi kısıp baktığımda güldü.

Fire and rose | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin