2

11 2 0
                                    

"Ah, hadi ama!" diye bağırdım beni beklemeden giden otobüse.

Onu yakalamak için koşarken hava soğuk olmasına rağmen terden sırılsıklam olmuştum. Hasta olmamayı dileyerek durakta beklemeye karar verdim.

Yarım saat sonra bindiğim otobüs, beni bir saat sonra evimin olduğu caddeye yakın bir durakta indirdi.

Eve girer girmez üzerimdekileri çıkarıp sıcak bir suyun altında iyice yıkandım. Günün yorgunluğu omuzlarımdan akarken şarkı dahi mırıldandım.

Annem ve babam akşama kadar evde olmayacaklardı. Dolayısıyla ev bana kalmıştı. Bu özgürlüğün getirdiği hissi kullanarak gevşedim ve oyalana oyalana giyindim.

Yaklaşan sınavlarıma çalışmak için açtığım kitaplar şimdiden içimi bunaltırken nefesimi dışarı üfledim.

Zihnimde beliren sarı gözler titrememe sebep oldu. Bu hafta ne zaman onu düşünsem vücudum alarma geçiyordu sanki.

Güçlü çehresi, otoriter sesi ve dokunmak için can attığım kıvırcık saçları gözlerimi her kapayışımda aklıma düşüyordu. Öyle ki, onu düşünmeden uykuya dalamaz hale gelmiştim.

Hayali bakışlarını üzerimde hisseder gibi olunca dudağımı ısırdım. Gerçek olmasını ve beni buradan çekip götürmesini istedim. Bütün hayatımı sadece ona bakarak geçirebilirmişim gibi hissediyordum.

Çalışmayı başlamadan erteleyip hikayeyi devam ettirmeyi düşündüm. Sevgililer günü hikayelerimi o gün içinde yazar ve bırakırdım ancak bu seferkini yazmak için can atıyordum. Günlerdir aklımdan çıkmamıştı.

Sorumsuz bir öğrenci olup aynen onu yaptım. Ders kitaplarını yatağıma fırlatır fırlatmaz masaüstü bilgisayarımı açtım ve heyecanla parmaklarımı ovuşturdum.

Bütün bir hafta boyunca kopamadığım adamı düşledim. Sanki onu uzaktan izliyormuş gibiydim. Neler yaptığını görüyordum ama o beni görmüyordu.

Wevoia Krallığı;

Likan Kral taht odasında parende atarken uzun bluzunun sardığı kollarını arkasında birleştirmişti. Odaklanmış bakışları yerdeki taşlar arasında geziniyor, etrafını görmüyordu.

Attığı her adımla birlikte tok bir ses çıkıyordu. Geniş odada en çok güvendiği ve aşina olduğu kişiyle birlikteydi.

"Alfa, bütün krallığı aradık. Sarayın içinde ve dışında sürekli nöbet tutuyorlar," dedi ve iç çekerek ona bir adım yaklaştı. Omuzları gevşemişti ama yine de gergindi. "Arnou, bir haftadır herkes ara vermeden çalışıyor. Görmedikleri birini arıyorlar. Yavruların eğitimleri ve saraydaki görevler aksadı. Herkesi toparlaman gerekiyor. Ayrıca kulaktan kulağa dolaşan bazı söylemler de var."

Adımlarını durdurup arkasında buluşturduğu ellerini ayırdı ve konuşan adama döndü. Lucerus komutada ondan sonra gelen kişiydi. Sadık oluşuna gözü kapalı güvenebileceği bir asker ve onu her daim dinleyeceğini bildiği dostuydu.

"Nasıl söylemler?"

"Hoşuna gitmeyecek söylemler. Bütün bunları bırakıp görevlerine dönmelisin."

Arnou, sadık dostunun önünde durup genzinden hırıltılı bir ses çıkardı. Bakışları kısık ve odaklıydı. Lucerus yavaşça yutkundu ve omuzlarını dikleştirdi. Ne demek istediğini anlamıştı.

"Bildiğin üzere halk uzun süredir birini bekliyor. Dişi birini," demesiyle önündeki figür tekrar hırladı. Bu sefer ses daha yüksek çıkmıştı ama bu Lucerus'u durdurmadı. "Senin yanında yer alacak ve sadakatiyle hükmedecek biri."

TUTULMAWhere stories live. Discover now