-Bölüm 9-

132 15 59
                                    

Merhaba Canlar,
Uzun bir aradan sonra bölümle geldim.

Keyifli okumalar.❤️

* ** ***

Bölüm 9; Yastığım, Yorganım, Eridi Yanlarım. Ama Hani Benim Uykularım...

Uykunun en tatlı, rüyaların en civcivli olduğu anda ve kimsenin aramasını beklemiyorken telefonun çalması kadar nefret edilesi çok az şey vardır. Üstelik yatmamın üzerinden bir saatten fazlasının geçtiğine beni kimsenin ikna edemeyeceği bir zamanda çalan telefon, gelişine sövülmeliktir!

Sövmeye başlarsam uykum açılacağı için, el yordamıyla komodine uzanıp pat pat vurarak telefonu aradım. Tek gözümü, ekranda yazanı okuyabileceğim kadar araladım, tanımadığım numarayı meşgule atıp engelledim ve rüyam kaçıp gitmeden ucundan yakalamaya döndüm.

Tam yeniden dalıyordum ki telefon bir kere daha çalmaya başladı. Bu defa aldırmamam mümkün değildi çünkü 'Bana Bir Masal Anlat Baba' elimi ayağıma dolayarak cevaplatacak az sayıda melodiden biriydi.

Annemlerin normal şartlarda bu saatte aramayacağını bildiğimden, dilim damağım kurumuş hâlde, "Baba?" dedim.

"Günaydın babasının bi'tanesi!" Şeklinde aşırı doz sabah neşesi, iyi olduklarını anlamam için yeterliydi ama arkasından bir şeyin geldiğini haber ediyordu.

"Babişkom saat ALTI BUÇUKTA bana gün nasıl ayabilir? Girizgâhı es geçip konuşmayı biraz hızlandırabilir miyiz, lütfen? Görmem gereken rüyalar var daha."

"Rüyalarını eve döndüğünde görürsün. Şimdi yataktan çıkıp giyiniyorsun ve derhâl aşağı iniyorsun. Volkan bekliyor."

O kadar ayılamamıştım ki daha söylediği her şey bir sis bulutunun ardından ulaşıyordu sanki. Öyle anlamsızdı. "Baba, Volkan kim ve beni neden bekliyor? Elin adamının beni beklediğini sen nereden biliyorsun? Daha da fenası, beni bu saatte elin oğlunun yanına neden gönderiyorsun?"

"Sana söylemedim mi böyle olacağını?" Uzaklardan bir yerden annemin kahkahası geldi. "Kızım kalk kapıyı aç, ağaç oldu çocuk! Üstünü başını toparla ama açmadan. Çantana da su ve şeker, çikolata bir şeyler atmayı unutma."

Daha uyanamamış olabilir miydim acaba? Telefon çalmadan önceki rüyam, çarpık bir versiyona mı dönüşmüştü? Evin kapısı da çalıyordu ama bize kimse gelmezdi, en azından bu saatte gelmezdi!

"N'oluyor ya sabah sabah! Oldu olacak bohçamı da siz yapın? Böyle rüya mı olur? Evden kaçmaya niyetim yok, teşekkürler. İyiyim ben böyle, şimdi izninle uyuyorum ya da mümkünse uyanıyorum."

Ben daha cümlemi bitiremeden odamın kapısı aralandı. Yüzlerini ortadan ikiye bölecekmiş gibi sırıtan üç kafa göründü. "Aynen kızılım, uyanıyorsun!" dedi biri.

"Ben suyunu hazırladım bile! Dur giyecek bir şey de bulayım," diyerek odaya daldı diğeri.

"Bizim kedi bu gece gelmemişti, diyerek yatmaya gittin ya kıyamamış herhâlde. Geceyi kaçırdım ama gözünü benimle açsın, demiş!" En çok sırıtanı kusur mu kalsın, o da lafa girdi tabii.

Ve aydınlanma da tam o anda geldi. İçime içime söyledim sanırken bir güzel dışıma dökmüştüm, yetmez gibi bu sırıtıkların da hararetli konuşmalarının arasında bile duyacakları tutmuştu. Zaten kapıdaki de benim algılarımın açık olduğu, düşünebilen, mantıklı hareket edebilen bir canlı olduğum zamanda niye gelecekti ki! Sabahı beklemişti. Çünkü neden beklemesindi...

Yataktan kalktığım gibi soluğu kapıda aldım. Ben dümdüz konuya girene kadar merdivenlerin başında durmuş, yüzü bahçe kapısına dönük dakikaları sayar gibi saatini kontrol ediyordu.

KOR - Beşinci Element: Aşk I Where stories live. Discover now