Final

735 99 93
                                    

Oldukça kısa ama tatlı bi fic oldu. Dediğim gibi oyuna takıntılı biriyim, meslek seçimimde bile iyi yönde etkisi olmuş bir oyun dediğim gibi izleyin ve izlettirin

Jungkook Jimin'in bir şey demesini beklemeden ayağa kalktı. Saatin on iki olmasına üç saat vardı. O sürede hem kaçış planı yapmalı hem de uygulamalıydılar.

Jungkook önce Jimin'in giyinme odasına girip kıyafetlerini değiştirdi. Daha sonra makyaj masasının önündeki makasla ledini çıkarttı. Vücudunu kaplayan deri orayı da doldurarak ledin yerini görünmez kılmıştı.

Kendisinin bir başka modelinin olmadığını biliyordu, bu yüzden herhangi bir insandan farkı yoktu.

Eline geçirdiği iki sırt çantasıyla kasanın yanına gitti. Şifreyi girip içinden çantalara sığdırabildiği kadar para aldı. Çantalardan birini sırtına geçirip diğerini de eline aldıktan sonra Jimin'in yanına gitti.

"Jungkook öldürecekler seni... hayır... yapamam... İzin veremem buna..." Jungkook Jimin'in önünde diz çöküp iki eliyle Jimin'in yanaklarını kavradı ve gözlerine bakmasını sağladı.

"Hiçbir şey olmayacak. Kurtulacağız, Kanada'ya gideceğiz. Bizi ayıramazlar. İzin vermeyeceğiz, tamam mı?" Jimin'in hala transa girmiş gibi baktığını gördüğünde yanında olduğunu fiziki olarak göstermek istedi. Elleri arasındaki yüzü kendine yaklaştırıp dudağına hissedilmeyecek kadar naif bir öpücük kondurdu. "Seni bırakmayacağım."

Jimin sonunda kendine gelebilmişti. Gözlerini hafif bir şaşkınlıkla açıp başını salladı. Jungkook'un canlı hallerine adapte olmaya çalışıyordu.

İkili ayağa kalkınca Jungkook diğer sırt çantasını ona verdi. Jimin telefonunu da aldıktan sonra evden çıkmışlardı.

"Yasağa iki buçuk saat kaldı. Pasaportum olmadığı için yasal yollardan geçmemiz imkansız. Helikopterini çağırtmalısın Jimin. Buraya üç saat yürüme mesafesinde bir helikopter pisti var. Arayıp bu şartlar altında Seul'de kalamayacağını, yasak başlamadan çıkmak istediğini söylemelisin. Nüfuslu birisi olduğun için yasaları esneteceklerine eminim."

"Arabayla kaç dakika sürer?"

"Araba kullanmak demek, adım başı çeviriye yakalanmak demek ve bu tamamen iptal. Yürümek zorundayız. "

"Üç saat diyorsun Jungkook! Yasak başlamadan orada olmamız gerekiyor!"

"Merak etme. Kalan yarım saati kimseye gözükmeden geçmeye çalışacağız."

"Ya seni görürlerse?"

"Görmeyecekler." Kalabalık sokakta el ele yürürlerken Jimin Jungkook'un dediği aramayı gerçekleştirmişti. Dediği gibi yasalar esnemiş, ülkeden çıkışına izin verilmişti.

İlk saatlerinde kalabalığın arasında yürüdükleri için pek sıkıntı olmamıştı ama ikinci saate geçtiklerinde kalabalık dağılmış, kapıların önüne bırakılan ve çoğu hurdaya dönmüş androidler harici kimse kalmamıştı. Dövülmemiş androidler oldukları kapının önünde dümdüz duruyorlardı, aykırıya dönüşmedikleri belliydi.

"Jimin... Onları dönüştürmeliyim. Belki bir çıkış yolu bulurlar." Jungkook yüzünde mahsun bir ifadeyle Jimin'e döndü. Jimin ise gerçekten dikkat çekmek istemiyordu fakat onlar Jungkook'un halkıydı. Bir şey yapmalıydı.

"Sadece birini dönüştürüp diğerlerine yardım etmesini söyle. Hepsini sen yaparsan yetişemeyiz." Jungkook hak verip en yakınındaki androidin koluna tutup bağ kurdu. Karşı androidin ledi sarıya döndüğünde ise yapması gerekeni söyleyip Jimin'in yanına dönecekti ama ara sokakta küçük bir beden fark etti.

Seoul: Become Human -JiKook ✓Where stories live. Discover now