01

39 12 6
                                    

Topu potaya attıktan sonra girip girmediğine bile bakmadan arkasını döndü ve omuzlarına attığı havluyla antrenman yapmaktan sırılsıklam olmuş saçlarını kurulayarak soyunma odasına doğru yürümeye başladı Huang Renjun. Kaç saattir spor salonunda olduğunu bilmiyordu ama biraz daha antrenmana devam ederse yorgunluktan bayılacağına emindi. Gergin olduğunda üstündeki stresi atabilmek için yaptığı şeylerden biriydi basketbol oynamak. Ve belki de son zamanlarda takımda yükselişe geçmesinin en büyük sebebi de buydu, kim bilir...

Tribünlerin hemen kenarına bıraktığı su şişesini de alarak soyunma odasına girmek üzereyken duyduğu kahkahalarla duraksadı ve arkasını döndü. Amigo takımı prova yapmak için gelmişti, gözleri diğer kızların arasında adeta ışık saçan kızda kilitlendi. Siyah saçları beline kadar uzanıyor, gülüşü günü aydınlatan güneş kadar güzel görünüyordu.

Renjun'in son günlerdeki gerginliğinin sebebi, Jang Wonyoung.

Sadece yerinde öylece durarak bile onlarca kişiyi kendine aşık edebilecek bir güzelliğe sahipti ancak Renjun'i ona çeken bundan çok daha fazlasıydı. Renjun onun naif kişiliğini, herkese karşı iyi niyetli ve yardımsever olmasını seviyordu. Gerçi kolaylıkla tahmin edebileceği üzere böyle düşünen tek kişi de, yine, o değildi tabii, Wonyoung okudukları okulda şaşırtıcı olmayacak derecede popülerdi ve bu nedenle Renjun ona karşı olan hislerini uzun zaman saklamış, bir nevi ondan kaçmıştı. Son zamanlardaysa bu kadar süre hislerini içinde yaşamanın üstüne arkadaşlarının da baskılarından güç almış ve genç kıza açılmaya karar vermişti.

Düşüncelerinden sıyrılıp Wonyoung'a son bir bakış attıktan sonra önüne dönerek soyunma odasına girdi.

İşlerini halledip spor salonundan çıkarken arkadaşlarına verdiği sözü hatırlayarak kol saatine göz attı, beş dakikası vardı. Bugün sonunda antrenmana biraz ara verip öğle yemeğinde onlara katılacağına dair söz vermişti ve acele etmezse sözünü tutamayacaktı da. Zamanında yetişemezse Jaemin'in onu paramparça edeceğini bildiğinden koşmaya başladı fakat dört adımın sonunda karşıdan gelen biri ona çarparak elindeki her şeyi düşürmesine neden oldu. Ancak ne yazık ki duracak zamanı olmadığından arkasına bile bakmadan koşmaya devam etti, yemekhaneye vaktinde ulaşması gerekiyordu.

Onun ardından neye uğradığını şaşıran Yeh Shuhua ise sinirle ayağa kalktı ve yüzünü bile göremediği, kendisine çarpıp her şeyini yere düşürdükten sonra arkasına bile bakmadan koşan aptalın arkasından bağırıp küfürler etmeye başladı. Fakat ona çarpan genç ne geri döndü ne de dediklerini duydu. Söylenerek eğilip düşürdüğü eşyalarını topladıktan sonra okul müdürünün odasına doğru yürümeye başladı.

Okula adımını attığı andan beri etrafındaki insanlar sürekli ona bakıyordu ve Shuhua'nın bundan memnun olmadığı söylenemezdi, her zaman insanların ilgi odağı olmayı sevmişti ve kolaylıkla anlaşılabileceği üzere de oldukça özgüvenli bir kişiliğe sahipti.

Bir diğer yandan arkadaşlarının yanına tam zamanında ulaşmayı başaran Renjun nefes nefese kendini boş sandalyeye atarak bacaklarındaki sızının geçmesini beklemeye başladı. O sırada koşarak masaya gelen Chenle tüm dikkatleri üstüne toplamayı başarmıştı. "Ne bu hâlin, ruh görmüş gibisin." Jeno rahat bir tavırla ona gülerek baktığında Chenle gözlerini devirerek masadaki son boş sandalyeye oturdu. "Hayır, ruh görmedim Jeno. Size dedikodu getirdim."

Jisung umursamaz bir tavırla arkasına yaslanmış ve bıkkın bakışlarını Chenle'nun yüzünde dolaştırmıştı. "Ee? Neymiş dedikodu? Bu sefer kim disiplinlik olmuş?"

"Kimse disiplinlik olmamış, aptal. Okula yeni bir kız gelmiş ve Beomgyu'nun söylediğine göre hayatında gördüğü en güzel kızlardan biriymiş. Ayrıca önceki okulunda amigo takımı lideriymiş ve burada da takım seçmelerine katılacakmış." Arkadaşının söyledikleriyle güldü Jaemin. "Kulağa Wonyoung'u anlatıyormuşsun gibi geliyor."

Masanın bir köşesinde uyuklayan Mark da yarım bir sırıtışla başını kaldırarak sohbete dahil oldu. "Bana da öyle geldi. Umarım anlaşamazlar, böylece bize de biraz eğlence çıkar."

Grup Chenle'nun anlatmaya devam etmesiyle yeni kızın Wonyoung'la ne kadar benzediğini konuşmaya devam ederken konuşma boyu ağzını açmayan Renjun düşünceli bir tavırla sırtını dikleştirerek dirseklerini masaya yaslandı. "Wounyoung'dan bu kadar bahsetmişken, ona nasıl açılacağımı konuşmamız gerekiyor. Basit bir şey olsun istemiyorum, beni reddetmeyeceğinden emin olmam gerekiyor. Son bir yılımı bir hiç uğruna harcadığımı görmek yaşamak isteyeceğim son şey."

Böylece grubun tüm odağı saniyeler içinde ona dönmüştü. "Bence direkt git açıl. Okul basketbol takımında son zamanların gözde oyuncususun, iki maçı kaybetmekten döndürdün, yakışıklısın," Jaemin duraksadı ve Renjun'i süzdükten sonra devam etti. "Yani, komik değilsin ama en azından sempatiksin. Seni reddetmesi için bir sebep göremiyorum."

"Bence de" Dedi Chenle flörtöz bir tavırla. "Ben olsam seni reddetmezdim."

Renjun ona gözlerini devirdikten sonra arkasına yaslandı yeniden konuşmaya başlarken. "Senin değil, Wonyoung'un reddetmemesini istiyorum aptal herif."

"Bence biraz fazla dramatize ediyorsun olayı, bu da özgüven düşüklüğüne sebep oluyor. Kızın karşısına çıkıp açılsan seni zaten tanımadan etmeden reddedecek değil, ederse bile biraz üzülür unutursun." Jisung da rahat bir tavırla onun gibi arkasına yaslanarak konuştu.

Renjun derin bir iç çekti ve elleriyle oynamaya başladı. "Öyle değil işte." Gözlerini arkadaşlarının kendinde olan bakışlarına dikti. "Wonyoung, Shuhua'yla ayrılmamızın ardından dönüştüğüm harabeyi bana unutturan kişi."

öncelikle çoooooook ama çok uzun bir aranın ardından selamlarrrr,

bu kurguyu geçen sene mayısta yazmaya başlamıştım ve bir gün devam ettirip yayımlarım umuduyla taslağa atmıştım sonrasında ise bu sene sınav senem olduğu için buna hiç vaktim olmadı :((

son zamanlarda ders çalışmaktan ve hayatımın içinde yaşadığım her şeyden oldukça yorulmuş bir durumdayım o yüzden çareyi çok özlediğim buraya dönmekte buldum biraz kafamı rahatlatmak amacıyla, umarım kurguyu beğenirsiniz <3

chiarida [renhua]Where stories live. Discover now