[F] ~Querancia~ [F]

1.1K 109 171
                                    

[bölümü medyadaki şarkıyla okumanızı tavsiye ederim]

İyi okumalar :)

___________________________

Svalbard hava alanına geldiğimizde uçağın iniş yapması ile uçaktan indim. Svalbard kesinlikle Las Vegas'tan çok daha soğuktu. Olduğum yerde durup sırt çantamdan montumu çıkardım ve hemen üzerime geçirip yoluma öyle devam ettim.

Bir gecelik bir oda ayırttığım minik ve sempatik otelin önüne geldiğimde hiç beklemeden kapıyı açıp içeriye girdim. Cidden hava felaket derecede soğuktu. Soğuğu sevmeme rağmen soğuktu.

Kapıyı açtığımda yüzüme gelen sıcak havayla birlikte ufak bir tebessüm edip girişe ilerledim ve girişteki işlerimi halledip odama çıktım.

Oda son derece sade fakat sade olmasına rağmen çok güzeldi. Tıpkı otelin içi gibi. Aslında burası bir otel gibi değil de daha çok ev gibi hissettiriyordu.

Sanırım Jeongin'in neden buraya gelmek istediğini anlamıştım, bunca yıl anlamadığım şeyi az önce anlamıştım; biz ona bir ev verememiştik, biz ona evi gibi hissettirememiştik, o da kendine burayı bulmuştu... fakat evine ulaşamadan melek olup gök yüzüne gitmişti...

Aklıma gelen şey ve hala ilk günkü gibi canlı kalan hatıralar ile dolmuş olan gözlerimi silip derin bir nefes aldım.

Şimdi olmaz!

Burada olmaz!

Burada, Felix'i beklerken olmaz!

Oda dışarıdan daha sıcak olsada yinede soğuk olduğu için montumu çıkarmış ve valizimden gri boğazlı bir kazak alıp giyinmiştim. Bu kazağı da son anda Minho'nun dolabından almayı akıl edebilmiştim. Aslında bir geceliğine burada ihtiyacım olabilecek herşeyi Minho'nun dolabından almıştım o yokken. Çok ani olmuştu buraya gelmeye karar vermem. Dolayısı ile Avusturalya'dan çıkarken yanıma kalın şeyler almamıştım. Bende neye ihtiyacım olabilecek ise bir not bırakıp almıştım Minho'dan. Kızmazdı herhalde. Yani umarım.

Kazak kalın olmasına rağmen hâlâ üşüyünce kazağın üzerine yine Minho'dan aldığım siyah, polarlı kalın ceketi giyindim. Ellerime de parmaksız gri, örgü eldivenleri taktım. Bu eldivenler cidden hoşuma gitmişti.

Üzerimi değiştirdikten sonra çift kişilik yatağın üzerine oturmuş ve diz üstü bilgisayarımı da alıp son birkaç düzeltilecek kısmı kalan şarkıyı düzenlemeye başladım.

...

Çoktan hava kararmıştı. Pencereden gökyüzüne baktım. Yoktu kuzey ışıkları. Felix'in olmadığı gibi...

Ceketimi daha doğrusu Minho'nun ceketini çıkarmadan montumu da üzerime giyip siyah botlarımı geçirdim ayaklarıma. Boynuma da yine Minho'dan aldığım siyah bir atkı doladım ve odamdan çıktım.

Lobiye indiğimde girişte beni karşılamış olan yaşlı teyze tekrar karşıladı beni.

"İçecek sıcak birşeyler ister misin genç adam?"

Buralı olmadığını belli eden İngilizce'si ile konuştuğunda gülümseyerek "Hayır, teşekkür ederim" demiş ve otelden çıkmıştım.

Botlarımın yere deydikçe, yerdeki karları ezdiği için çıkan sesten memnun kalarak otelden biraz uzaklaşıp daha tenha bir yere geldim.

...

Uçaktan indikten sonra hızlı bir şekilde koşarak yan yana dizilmiş olan minik otellere doğru koştum soğuğa aldırmadan. Geç kalmıştım. Saat çoktan gece yarısına yaklaşmıştı.

Silent Cry || HYUNLİX ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin