ASTEROİT 'CERES' ☄️

365 189 131
                                    

Kupa veya bardak kırılma sesine benzer bir ses duydum, panikle sıcacık yatağımdan âniden fırladım.

Tabya çoktan uyanmış, dağılmış saçlarını topuz yapmış, bize kahve yapıyordu ama kırdığı kupadan da anlaşılıyordu ki  becerememişti, zavallı! benim yüzümden uykusundan ödün veriyordu.
Ter içinde kalmıştım, saçlarım enseme yapışmıştı, gözlerimi açabildiğim kadar açıp gerindim. Tabya yüzünde ki endişe  ile bana bakıyordu.

"Üzgünüm Sarah, iyi misin? Kabus görmüş gibi duruyorsun."

"Be-ben iyiyim teşekkür ederim. Sadece sürekli tuhaf rüyalar görüyorum" yutkunarak bana uzattığı siyah kupa bardağını aldım. Dışı sıcacık olmuştu, yanan parmak uçlarımı sırayla  bardaktan kaldırarak ellerimi soğutuyordum.

"Kabusların da tam olarak ne görüyorsun?" Tabya son derecede meraklı tonda soruyor vazgeçmiyordu. Çatık kaşları, meraklı gözlerle karşımda ki berjere oturmuştu.

Onunla tüm bu olanları paylaşmak imkansız kadar zor bir eylemdi. Bana inanmamakla birlikte, neler düşünecekti kim bilir? Acıtan bir çaresizlikle boğuşurken sulanan gözlerimi odanın duvarlarında gezindiriyordum. Bir defa yutkundum. Sonrasında ise;

"Tabya ben sürekli olara-" aman tanrım! Karşımda oturan Tabya'nın arkasında siyah ve silik  bir silüet gördüm. Her ne kadar kalbim duracak kadar atsa bile gizlemek zorundaydım. Fazlasıyla korkuyordum,tüm vücudumda kaynar bir ilizyon geziyordu adeta. Gözlerim dolmuş bir şekilde,gözlerimi kaçırarak baş ucumda duran pencereden gökyüzüne baktım. Gök maviliğinden ödün vermemişti. Kendimi Tabya kuşkulanmadan sakinleştirmeye başladım.

Hayır Sarah o tarafa bakma!
Bakma Sarah orada bir şey yok... Kendimi avutup sakinleştirmeye çalışırken o
sırada Marcus içeri daldı;

"Güna- Tabya tatlım hoşgeldin! Gelin hadi ama burda n’apıyorsunuz" Marcus çapkın ve kadınlara karşı fazla sempatik bir erkek olduğundan onun için kim olduğunu önemli değildi. Kıvırcık saçlarını geriye atıp tatlı bir bakış attı bize.
Her zamanki gibi enerjik ve tatlıydı , biraz Hermesi bile anımsatıyordu hatta .

"İnan bana çok açız, bu sabah da sen hazırlar mısın tatlım?"

"Elbette! Yarım saat sonra aşağıya gelin" diyerek aşağı indi.

"Tabya, mitoloji kitapları istiyorum, bugün. Bir kaç tane benim çatı katında vardı zaten. Haricinde biraz daha lazım!"

"Anlam veremiyorum ama kahvaltıdan önce bununla ilgilenebilirim inan bana, çok bitkin görünüyorsun, bir duş al ben yetişeceğim." Diyerek ayaklandı. Anlamsızca ama şefkatle bakan gözlerinden mantığına sığdıramadığı çok belliydi.

Yanağımdan öperek hızlıca montunu giydi, çantasını yüklendi, biraz da konsoldaki baharat kokulu o parfümden sıkıp evi terk etti.

Heyecanımı en üst seviyede yaşadığıma and içebilirdim. Sabırsızlık içinde banyoya kendimi attım. Tabya’nın da önerdiği gibi kısa bir duşun ve bilumum diğer rutin işlerin ardından hızlıca duşakabinden çıkıp bornozumla aşağı indim. Bilen bilirdi, bornozla oturmak kadar keyifli çok az şey vardı şu hayatta.

Tabya’yı beklemek için koltuğu oturdum. televizyon açıktı fakat düşünmekten gözüm televizyonu görmüyordu bile. Dün gece dünyaya bir astroid düştüğünden bahsedildiğini işitip habere odaklandım. Hızlıca kumandaya uzanıp sesi git gide yükselttim.

Yakınlarda bir yeri işaret ediyordu, içimdeki ses cevapların en azından bir kısmının orada olacağını söylüyordu, bir yandansa kendime macera arıyormuşum gibi hissettim. İçimden geçen bir düşünce beni sürekli yönlendiriyor yol gösteriyordu. Kimdi veya neydi anlamlandıramıyordum. Sesi git gide yükselttim, Ceres isminde bir asteroidin düştüğünü, bölge civardaki tüm uzay bilimi ve arkeologların araştırma yapmak için akın akın gelmeye başladığını dinliyordum.

Merkür'ün Son Vârisi ( Burçlar ) seri 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin