Neden MARCUS ?

120 87 11
                                    


Birlikte bile olmadığım halde aldatıldığımı düşünmek beni neden sarsmıştı. Marcus'la aramızda ki bağı yabana atmamış olsam bile, yokluğumda bana bağlı kalmasını beklemiş olmamın sebebini bulamazdım.

O hiç benim olmamıştı, ben ise ona ait değildim. En son onun ruhunu görmüştüm, ona bir hayal sunmuş olsam bile bunu sadece ben biliyordum.

Marcus'a kim bu kadar kendini sevdirmiş olabilirdi ?
Marcus hiç bir kadına 'şans perisi' diye hitap edecek bir erkek değildi.

Merdivenlerden yukarı çıkarken ayak sesleri gıcırtısını işittim. Ona kim olduğunu sormamak için kendimi zor tutuyordum. Nihayet odama geldi;

"Neden öyle bakıyorsun" ağzında tüten purosunu kemikli ve damarları belirgin parmaklarının arasına sıkıştırıp, dumanını üfledi. Boynuma tek kolu ile sarılmış,  gözlerinin içi musmutlu  gülerek beni izliyordu.

"Marcus." Yutkundum, çünkü bunu yapmamam gerektiğini gayet farkındaydım. Haddim değildi fakat o benim Marcusumdu..

"Söyle güzelim"

"Şans Perisi kim ?"

"O sensin Sarah "

"Marcus yalan söylüyorsun şuan . Ben sana hiç mesaj atmadım telefonumu uzun zamandır kullanmıyorum!"

" Sarah şaka mı yapıyorsun? "

" Marcus neden şaka olsun. Sana hiç mesaj atmadım "

" Bak bu sensin. Ve bunu yanında kaydettim, eski halini değiştirdim"

" Marcus ne diyorsun sen ? O kadar mı saf gözüküyorum sahiden ?"

Aramızdaki diyalog bir nebze hararetlenmişti. Oysa biz ilk defa geriliyorduk.

"Sarah " dedi ve numarayı açtı. Bu benim numaramdı, ve bir uzun bir mesaj geçmişimiz bulunuyordu. Fakat bu imkansızdı. Ben bambaşka bir boyutta, telefondan uzakta zaman sürdürmüştüm.

"Biz seninle bunları ne zaman konuştuk ? Bu nasıl olur ben burada değildim "

"Sarah sadece iki günlüğüne yoktun, ve zaten burada olmadığın için bu kadar konuştuk" devam etti elindekini küllüğe bastırıp "hani uzaktayken telefon denilen icatla iletişim kurarız ? Hani dumanla haberleşme devrini atladık ? Hani--" elimle hafifçe vurarak araya laf sıkıştırdım.

" Tamam yeter!"

Bu işte bir iş vardı. O sırada Marcus birden elleriyle yüzümü kavrayıp hızlıca kendine çekti, diğer yandan belimi hafifce tutup dudağıma yapıştığı an âni bir refleksle elimi kaldırdım. Fakat indirmeme fırsat kalmadan konuşmanın en başına döndüm. Marcus kolunu boynuma dolamış, ellerinde duran puroyu damarlı ve kibar parmaklarının arasına aldı.  Henüz yaşamadığımız bir konuşmayı görmüştüm. Ona sorduğum zaman, alacağım cevabı ve yaşanacak olanları yaşamıştım, ve Marcus'un bundan haberi bile olmamıştı. Antlaşma sonrasında geleceğe dair küçük sahneler göreceğimden hiç bahsedilmemişti ve bu her zaman olmuyordu.

Ne zaman birşeyi aşırı derece merak etsem istemsizce yaşıyordum. Bunun bana yer altı mağarasında tutsak edildiğimde yanlış bir şey yüzünden Hades'ten bulaştığını hissediyordum. İlk orada geçmişe dair birşeyleri görmüştüm canlı bir şekilde.

Merkür'ün Son Vârisi ( Burçlar ) seri 1Where stories live. Discover now