Bölüm 18: Araf

591 54 6
                                    

Bölüm Şarkısı: Gemma Lyon (cover)-I Was Made For Loving You

Piyano sesinin yükseldiği salona vardığımda içimi saran büyük huzursuzluğa anlam veremeyerek gerisin geriye dönmeyi o kadar çok istedim ki.. Ama yapamadım, içimde bir yan onu tekrar görmek için yanıp tutuşurken diğer yan hala bitip tükenmek bilmeyen öfkesiyle bu yaptığımın aptallık olduğunu haykırıp duruyordu. İçimdeki bu iki ses öylesine çok kavga ediyorlardı ki bazen sırf onları susturabilmek için son ses müzik dinliyordum.

Ellerimi ovuşturmaya başlamıştım yine stresten. Bir ayağımı diğer ayağımın arkasına getirmiş orada öylece dikilerek ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum. Bazen dışarıdan bakan bir gözlemciye göre fazla zavallıca göründüğümü düşünüyordum ama ben böyleydim işte. Kendi bildiğini okuyan sonra da kendi hatalarının bedelini kendi azabıyla ödeyen sıradan bir hayalperest. Güçlü yanlarıma oranla zayıf yanlarım da vardı. Farkındaydım ve artık onları görmezden gelmeyi bırakmıştım.

Tek ayağımı öne doğru uzattım ve müzik sesinin dalga dalga etrafa yayıldığı o salona doğru tek bir adım attım. Yanımdaki adamın sertçe bana seslendiğini duyunca dalgınlığımdan sıyrılarak ona diktim gözlerimi.

"Öğrenci misiniz hanımefendi?"

Kafamı salladım sadece.

"Üzgünüm biletiniz yoksa giremezsiniz." diye uyarı dolu bir sesle gözlerini üzerime diktiğinde boşta olan elimi ceketimin cebine soktum ve "Biletim yok." diye mırıldandım gülümseyerek.

Adam neden gülümsediğimi anlamamış olacak ki "O halde giremezsiniz." dedi sanki karşısında üç yaşında bir çocuk varmış gibi ağır ağır ve üstüne basa basa.

Bu sefer yüzüme yayılan gülümseme daha da arttı ve "Peki." dedim ve kapı önünden yavaş adımlarla ayrıldım. Kim bilir belki de beni deli sanmıştı zavallı adam.

İnsanları yargılamak ne kadar da basitti işte. Tek bir söz ya da tek bir hareket sizin insanların zihinlerindeki yansımanızı şekillendirmeye yeterdi.

Mavi gözlü piyanisti görmemek için sebepler vardı işte önümde ve ben görmek için ısrar ediyordum sanki hala. Biletim bile yoktu benim resital için. Sanki evren bana, onu görme der gibiydi. Benimse evrenin sesine karşı sağır olmuş kulaklarım ve atışları şimdiden hızlanmış çılgın bir kalbim vardı. Bir de asla boyun eğmeyen o umarsız ruhum.

Resitalin olduğu büyük binanın karşısındaki banka oturdum ve onu tek bir kez daha görmek adına büyük bir hevesle beklemeye başladım. Bu hevesin sonu bana ne getirirdi bilemem ama belki de içimde kalan intikam isteğiydi bu dur durak bilmeyen arzu.

Ona ne söylemem gerektiğini uzun uzadıya düşündüm. Öylesine çok sözüm vardı ki söylenmemiş. Hepsi arka arkaya zihnime doluyor ve ben hangisi onun canını daha fazla acıtabilir diye seçim yapmaya çalışıyordum. Aklımda harfler, kelimeler ve asla bir araya getiremediğim o intikam cümlesi.. Orada öylece ne kadar düşündüm bilemiyordum ama artık doğaçlama yapmak zorunda olduğumu anlamam için insanların binayı boşaltışını görmem yetti. Herkesin yüzüne yapışıp kalan o memnuniyet ve mutluluk, içimdeki intikam isteğini artırdıkça artırıyordu. Onun bu dünyaya bırakabileceği tek bir iyi şeyi dahi olmamalıydı. O, karanlıktı. Öyle yaşamalı ve öyle yok olmalıydı. Müziği onu arındıramazdı günahlarından. Hiçbir müzik o kadar masum değildi. Her notanın da içinde taşıdığı sorular ve asla dillendiremediği günahları vardı. Onun müziği günahlarının sesiydi. İnsanları mutlu edemezdi.

Dakikalar birbiri ardına geçip giderken salonun önü tamamen boşalmış ama o çıkmamıştı. Belki de çıkmıştı ama ben görememiştim. Kendi kendime gülümsedim ve "Bugün evren benden daha kararlı anlaşılan." diye mırıldandıktan sonra oturduğum banktan kalktım ve yavaş adımlarla kaldırım kenarından yürümeye başladım. Hava hala serindi ve kurumuş yapraklar ayaklarımın altında büyük bir sesle parçalanırken içimdeki tüm intikam sözlerini yuttum. Yine aynı hayal kırıklığı vardı üzerimde. Söylemek isteyip de söyleyemediğim sözlerin verdiği büyük acı.. Boğazıma düğümlü öyle çok nefret vardı ki sanki oradan kaçıp kurtulmak için yalvarıyorlardı. Bense onları karanlığa gömebilmek adına defalarca kez yutkunuyordum. Her defasında acıyan boğazıma, dolan gözlerime ve kanayan ruhuma inat bir kez daha yutkunuyordum.

PİYANİSTWhere stories live. Discover now