Bölüm 2: Ciddi Olamazsın

1.2K 78 4
                                    

Bölüm Şarkısı- 3 Doors Down- Here Without You

Jackie'nin telaşlı hareketlerle kafeye girdiğini görünce umursamaz rolü yapma zamanımın geldiğini anlamıştım. "Hadi!" dedim kendi kendime. "Başlayalım."

Karakteristik özelliklerimden biri de buydu. Kesinlikle istersem çok umursamaz birine dönüşebiliyordum. Umursamadığımdan değil tabi.. Sadece rol yapardım, bazen gerçekten umursamadığım da olurdu ama çoğunluk rolden ibaretti. Kimi zaman kendimi bile kandırabiliyordum. Şimdi yapmam gereken, aslında üzüldüğüm halde  Jackie'yi üzülmediğime ikna edecek kadar iyi rol yapmaktı.

"Derin." dedi kararsız bir ses tonuyla. 

Telefonda gülümseyince, rol konusunda fazla uğraşmam gerekmeyeceğini düşünmüştüm oysaki yanılmıştım her zamanki gibi.

"Jackie.." dedim en tatlı gülümsememle. "Otursana."

Hemen yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu ve yanımıza gelen kibar garsondan bir mocha rica etti. Sonra da iri gözlerini gözlerime dikerek, "Hadi anlatsana." dedi sabırsız biçimde.

Kafamı salladım ama anlatacak pek bir şeyin olmadığını da tam o an idrak etmiştim. Birkaç saniye bekledim, yutkundum ve son olarak kahvemden koca bir yudum aldım. Yanıbaşımda sabırsızlıkla parmaklarını masaya vurarak ritim tutmaya başladığını anlayınca da bir şeyler gevelemeye başladım. Konuşmak konusunda çoğu insana oranla iyi sayılırdım ama asıl iyi olduğum kısım kesinlikle yazarak anlaşmaktı. O yüzden ben telefonla aramayı değil mesaj çekip derdini anlatmayı hedefleyen bir insandım. Telefonla saatlerce konuşabilen, sabır ve çene konusunda bizleri geride bırakabilen insanlara da daima kızardım. Fazla anlamsız gelirdi bana fakat yine de yazmak kesinlikle çok uğraştırıcıydı.

"Aslında anlatacak fazla bir şey yok. Ben imza istedim, o da işi olduğunu söylerek gitti."

Jacqueline tek kaşını kaldırdı ve bir kez daha inanmaz gözlerle bakmaya başladı. 

"Ama nasıl olur?" diye mırıldandı. Daha çok kendi kendine konuşur gibiydi.

Ben de gözlerimi önümdeki kahve fincanına diktim ve "Bilmiyorum." dedim. "Hiç bilmiyorum."

"Bu kadar kaba olması çok ilginç geldi bana." dedi bir süre sonra.

"Belki de gerçekten acelesi vardı." dedim koruyucu bir tavırla. Fakat hala onu korumaya çalıştığımı anlayınca hemen sustum. İnsanlar, bazı duygulara teslim olduklarında önlerindeki gerçekleri görmezden gelmeyi tercih ederlerdi daima. Ben de onlar gibi yapmıştım. Nick belki kibirli biriydi belki de hayran adını verdiğimiz çılgın kitle ilgisini çekmiyordu. Tüm bunlar olasılık dahilinde olduğu halde ben meşgul demiştim kendi kendime. Neden? Elbette kalbimi en az kıracak olasılık bu olduğu için. Ben çılgın hayran kitlesinden biri değildim bile. Onlar gibi nitelendirilmek canımı sıkardı ya da umursanmamak. 

Düşünmeyi bırakıp, "Kendi tercihi." dedim. Bu da zor durumlardan kendimi korumak için uydurduğum kalıp cümlesiydi. Jackie'nin anlayamayacağını bildiğimden kendi dilimde teselli edici birkaç söz mırıldandım. O da anlamayan gözlerle bana baktı ve ne dediğimi sordu.

"Hiç.." dedim fısıldayarak. Buna ihtiyacım vardı. Beni anlamadıklarını bildiğim halde insanlara bir şeyler anlatmaya çalışmak bazen beni rahatlatırdı. O da anlayışla kafasını salladı ve neşeli bir konu açmaya çalıştı. Aynı okulda okumuyorduk, bu yüzden de kendi okullarındaki komik birkaç olayı anlatmaya koyuldu hemen. Ben de onu dinlemeye başladığım için Nick meselesi kısa süreliğine de olsa zihnimden uçup gitmişti.

PİYANİSTWhere stories live. Discover now