3- Evet Ama Pek Tatlı Değil

1 0 0
                                    

" jeon jungguk bence sen kafayı yemişsin"

Haklıydı. Gerçekten kafayı delirmiş olmalıydım. Sanane jungguk sanane. Sen niye karışıyorsun milletin kimin neyi nesi olduğuna. Tam bir hataydı. Neden mi çünkü kim taehyung gerçekten de sungwoonun amcasıymış. Sungwoonun babası kısa süreliğine yurt dışına çıktığı için sungwoona kim taehyung bakıyormuş. Hoseok hyungun bir kardeşi daha olduğunu bilmiyordum. Aslına bakarsan onun kardeşi olduğunu zaten bilmiyordum.

Bir araya geldiğimizde genellikle danstan, müzikten, okuldan ya da namjoon hyungun sakarlıkları hakkında konuşuyorduk. Aile hakkında pek konuşmazdık.

Kim taehyung ile aramızda geçen ufak "bilgilendirici" sohbetin ardından sungwoonun yanına gitmişti. Çok geçmeden gelen telefon ile kalkmışlardı. Kim taehyung suratıma dahi bakmazken sungwoonun el sallamasına karşılık vermiştim. Tuhaf insandı kim taehyung. Hep beraber bir masaya oturduk güldük eğlendik. Daha doğrusu onun dışında geri kalanlar. Sungwoonla konuşurken bile bir duygu barındırmıyordu yüzü. Ama ona onu sungwoonun babası olduğunu söylediğimde yüzünde ki şaşkınlık çok rahat okunabiliyordu. Gerçekten adamın ilk verdiği tepki bu olmalıydı. Yine kendimi rezil etmiştim. Bu kaçıncı oldu saymayı bıraktım. Alıştım. Bir şey yaparken arık hadi rezil olalım diyorum. Durum buralara kadar geldi. Rezil jeon jungguk.

Tüm gün aklımda dolanan anlar yüzünden işe pek dikkatimi veremediğimden gün sonu daha çok yorucu bitmişti. Şu an sadece eve gidip namjjon hyung ile karşılıklı oturup onun gün içindeki sakarlıklarını dinlemek istiyorum. Ne kadar yorgun olursak olalım ya da mutsuz hiç fark etmez. Gün sonunda namjoon hyung ile oturup konuşmak her şeyi unutturuyordun. Rezillikleri de sakarlıkları da. Namjoon hyung ile gerçekten birbirimize iyi geliyorduk. O bana gözlerin de ki galaksiye bakınca güçleniyorum demişti. O zaman anlamıştım namjoon hyung beni sadece arkadaş olarak görmediğin. Beni ailesi, kardeşi saymıştı. Gerçi benimde de ondan farkım yoktu. Bende onu abim diye herkesle tanıştırıyorum ya. Rezil ve sakar.

Eve gitmeden önce yol üstünde ki marketten birkaç cips, çikolata ve muzlu süt aldım. Sadece muzlu süt başka bir şey değil. Namjoon hyung ile çoğu kez bunun tartışmasını yapmıştık. Ben muzlu süt dedikçe o çikolatalı dedi. En sonun da tabiki de muzlu süt kazandı vr o da bunu kabullenmek zorunda kaldı. Normalde asla zevkleri tartışan bir insan değilim ama muzlu süt kırmızı çizgimdir.

Her ne kadar evde hyungumun olduğunu bilsemde yine de anahtarları çıkarıp kapıyı açtım. Namjoon hyunga seslensem de bir cevap alamayınca evde olmadığını düşünsem de mutfağın açık ışığını görünce mutfağa ilerledim. Namjoon hyung tezgaha yaslanmış, ellerini arkaya doğru tezgaha yaslamış öylece duruyordu. Elimdekileri masaya bırakıp yanına ilerleyip göz hizasına gelip hafifçe başımı eğip seslenmiştim. İlk seslenmemi duymasa da ikincisinde irkilerek göz göze gelmemize sebep olmuştu. Onun bu haline gülüp, dalga geçmeye başladım.

"omoo hyungum yoka yine tatli ve güzel hobisini mi düşünüyorduuu hı hı hı!?"

Konuşurken aynı zamanda yanaklarını sıkmaya başladım. Bir anda ellerimi tutup kendinde uzaklaştırınca bir sorun olduğunu anladım. Hyungu ilk defa böyle görüyordum. Hoseok hyungun konusunu açmama rağmen gülmedi. Oysa hangi durumda olursa olsun ne zaman hoseok hyung adını bile duysa tüm her şeyi bi kenara bırakıp onun ne kadar tatlı ve güzel olduğundan bahseder. Sanırım konu gerçekten çok ciddiydi.

" jungguk naptığını sanıyorsun sen? Gerçekten öyle konuşurken aklından ne geçiyordu? Sana gerçekten inanamıyorum. Şimdi mutlu musun peki? Ne geçti eline söyler misin?"

Namjoon hyungu ilk defa böyle görüyordum. İlk defa bana bu şekilde konuşuyordu. Sert, kızgın ve en önemlisi bıkmış.

" hyung neyden bahsediyorsun sen? Ben bir şey yapmadım."

" gerçekten mi jungguk? Şimdi de yalan mı söylüyorsun?"

Konu neydi bilmiyorum ama hyung gerçekten çok ağır konuşuyordu. Asla yapmayacağım şeyleri ima ediyordu bana. Bu işin sonunda bir yanlış anlaşılma olsa bile onu gerçekten çok kırılmıştım. Uzun süre bunun tribi çekecekti kesinlikle.

" hyung yalan falan söylemiyorum lütfen ne olduğunu söyler misin?"

" bu gün kafede kim taehyung ile yaşadıkların. Gerçekten adama ne ima ettiğinin farkında mısın sen? Jungguk seni ne ilgilendirir? İster babası olur ister amcası! Sen kimsin ki!? Ah buna gerçekten inanmıyorum. Hoseok bana bunu anlatırken yüzünde oluşan o ifade aklımdan çıkmıyor. Bana ne dedi biliyor musun? Jungguk taehyungdan mı hoşlanıyor? Onunla taehyung için arkadaş olduğumuzu düşünüyor. Yoruldum jungguk. Gerçekten senin başımıza açtığın her şeyden bıktım. Sürekli gittiğimiz yerlerde rezil olmamız yetmiyormuş gibi bir de sevdiğim adamdan duyduklarıma bak!?"

Umarım şu an bu olanlar bir şakadır yoksa kaldırabileceğime emin değilim. Kim taehyungun bunu anlatıp konun buralara kadar gelmesi lütfen bir şaka olsun. Ama şaka olması namjoon hyung kalbimi kırdığı gerçeğini değiştirmeyecek. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Konuşmak istiyordum ama ağzımı açtığım an boğazım da ki düğüm buna engel oluyordu. Konuşamıyordum, her an ağlayabilirdim ve hyung bu halimi görmesine rağmen beni orada öylece bırakıp gitti. Vücudum yanmaya başlamıştı. Gözlerim hafiften kaymaya başlamıştı, bacaklarım titrediğini hissediyordum. Masaya doğru bir adım attıktan sonra tek hatırladığım başım da hissetiğim acıydı.

"gguuuuuk! Kime diyorum ben! Gelmezsen tüm muzlu sütleri ben içiyorum haberin olsun!"

Üstümde hissetiğim ağırlık ile gözlerimi açtığımda üstümde namjoon hyungu görmeyi beklemiyordum. Özellikle olanlardan sonra.

"hyung?"

"efeniiim gguk" bir şeyler ters gidiyordu. Aynı kişi olamazdı namjoon hyung.

"bana kızgın değil misin?"

" hayır neden kızayım ki sana ? Ha tabi şimdi hatırladım. Elmalı kurabiyeleri bitirdiğin için diyorsun sen. Kızgın değilim gguk. Sadece kafanı asfalta sürtüp ateş çıkartmak istiyorum" son cümlesini söyledikten sonra sanki normal bir şey söylemiş gibi gamzelerini gösterek gülümsedi. Oy senin gamzelerini yerim. Dur konumuzu bu değil şimdi.

" ama hyung sen bana kızdın, bağırdın?"

" gguk bebeğim sen iyi misin ben sana bağırmam ya da kızmam. Rüyanda bunları görüyordun galiba."

" rüya mı?"

" evet yarım saat kadar önce de seni uyandırmaya geldim. O zaman bir şeyler mırıldanıyordun. Başta bana bir şeyler söylüyorsun sanıyordum da gözlerinin kapalı olduğunu görünce rüya gördüğünü anladım."

Şaka olmasını dilerken daha iyisi oldu. Rüyamış. Gerçi ben buna kabus derim ama olsun. Hiçbiri gerçek değil ya önemli olan o. Ne kadar kafama takmışsam artık.

"belli ki rüya görmüşsün gguk. Çok düşünme. Kalk arık kahvaltı hazırladım bize. Üstelik mutfağı yakmadan"

"evet rüya ama pek tatlı değil"

"tatlı işi bende sen koca kıçını yataktan kaldırmaya bak"

Mon Belle ♪ TaeKookWhere stories live. Discover now