14.Bölüm

2.7K 203 130
                                    

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Giray uyandığında, gözlerini kamaştıran güneş yüzünden, tekrar kapattı gözlerini. Nerede olduğunu bilmiyordu. Ense kökünde müthiş bir ağrı vardı. Hareket etmeye çalıştı ama elleri ve ayakları uyuşmuş gibiydi. Gözlerini güçlükle açtı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Etrafa baktığında, samanlıkta olduğunu farketti.

Tahta kulübenin tahtaları arasından sızan güneş ışıkları, biraz olsun uyanmasını sağlamıştı. Geceden beri buradaydı. Dayısının neler yapabileceğini tahmin etse de, kurtulmak da istiyordu. Hamileydi. Bir bebeği olacaktı. Aklında sadece iki kişi vardı.

Bebeği ve sevgilisi Cihan...

Düşünceler içindeyken, kapı gürültüyle açılınca, kapıya baktı.

"İbnemiz uyanmış." dedi Haşim, alayla. Giray, Haşim'in sözlerinden sonra, akşam olanları hatırladı.

"İbne olmak, senin gibi şerefsiz olmaktan iyidir." dedi Giray, halsizce. Haşim, sinirle eğildi Giray'a doğru ve yakasından tuttu.

"Gebereceksin. Hâlâ konuşuyorsun. Neyine, kime güveniyorsun?" dedi öfkeli bir sesle. Giray, halsizdi ama karnındaki bebeği düşünerek güçlü kalmaya çalışıyordu.

"Allah'a." dedi kesin bir sesle. Doğru diyordu. Allah'dan başka kim vardı ki şu an yanında?

...

Cihan, Yunus ve Azat, köydeki eve gelmişler, fakat bulamamışlardı Giray'ı. Cihan, köydeki evin önündeki tahta sandalyeyi alıp yere attı öfkeli bir şekilde.

"Nerede bu pislik herif?! Giray tehlikede. Bebeğim tehlikede." dedi endişeli bir sesle. Cihan, Giray'ın hamile olduğu gerçeğini sindirmiş, bebeğine de sahip çıkmaya hazırdı.

"Polisi mi arasak Yunus oğlum?" dedi Giray'ın annesi. Azat, anında müdahil oldu.

"Eğer polisi ararsak, Haşim geri dönülemez bir şey yapabilir, panikle. Bence biz bulalım önce. Gerisini polise bırakırız." dedi.

"Bence de. O pislik herif polisi görse panikle daha çok zarar verebilir Giray'a." dedi ve polis fikrini sonraki plana attılar.

"Peki Giray nerede? Pislik herif nereye götürdü Giray'ı?" dedi Cihan ve Ceylan'a baktı. "Başka bir yer biliyor musun?" dedi ve herkes Ceylan'a bakmaya başladı. Ama cevap, farklı kişiden geldi.

"Bizim baba evinde de olabilirler. Orası daha uzak buraya. Belki bulunmasın diye oraya gitmiştir." dedi Giray'ın annesi ve anında yola çıktılar.

Giray'ın annesi ve Ceylan, Azat'ın arabasına bindiler. Cihan'la Yunus'da,  Azat'ın arabasını takip ediyordu.

Bir süre sonra, köydeki dede evine gelmişlerdi. Evin yakınlarında, Haşim'in arabası vardı. Ceylan ve Canan, Haşim'in arabasını tanımışlardı.

"Babamın arabası bu. Buradalar demek ki." dedi Ceylan heyecanla.

"Siz arabada durun yenge." dedi Azat Giray'ın annesine. "Ne çıkacağını bilmiyoruz. Tehlikeli olabilir." dedi ve Cihan'la Yunus'u da alarak, eve doğru yürüdü. Sessizce eve geldiler. Cihan, kulağını kapıya dayadı, ses duymak umuduyla. Ama içeriden çıt bile çıkmıyordu.

"Burada kimse yok galiba." dedi fısıltıyla. Bir süre daha çevreye bakındılar ama Giray ve Haşim'i bulamadılar.

...

Giray, elleri bağlı bir şekilde, dayısının zoruyla yürüyordu. Haşim, Giray'ın ellerini uzunca bir iple bağlamış, ipi çekiştiriyordu Giray'ın yürümesi için.

Giray ise, artık karşı koyacak gücü kalmadığı için mecburen yürüyordu. Saatlerdir aç ve susuz bırakılmıştı. Aklında sadece bebeği vardı. Ona bir şey olmamasını umuyordu.

Haşim, evin biraz ilerisindeki tarlaya geldiklerinde durdurdu Giray'ı. Giray, etrafına baktı ve yutkundu. Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdi burası. Sadece kuş sesleri ve yılan tıslamaları vardı etrafta.

"Diz çök!" diye emir verdi Haşim, Giray'a. Giray, dayısının gözlerine kararlı bir şekilde baktı.

"Senin karşında diz çökmeyeceğim." dedi. Haşim, alayla baktı Giray'ın yüzüne.

"Birazdan gebereceksin hâlâ diz çökmeyeceğim diye direniyorsun." dedi ve yeğenine doğru yürüdü. Giray, gücü tükenmiş olsa da, güçlü durmaya çalışıyordu. Dayısı baştan aşağı süzdü Giray'ı.

"Giderin varmış aslında." dedi ve Giray'ın etrafında turladı yavaşça. Burnunu Giray'ın ensesine doğru yaklaştırdığında, Giray'ın midesi bulanmaya başladı. Haşim'in pis nefesi, midesini altüst etmeye yetti. Dünden beri de bir şey yememişti. Bunun da etkisiyle, kendini birkaç adım ileri attı ve istifra etti.

Gözleri yaşarırken, nefes nefese kalmıştı. Gözlerini kapattı ve yere çöküp ağlamaya başladı. Haşim, Giray'ı izledi bir süre. Cebinden siyah bir kumaş çıkardı ve Giray'ın arkasına geçerek, gözlerini bağladı. Giray, artık öleceğini, bu anların son anları olduğunu düşündü.

Haşim, Giray'ın birkaç adım ötesine gitti ve tam karşısında durdu. Belindeki silahı çıkarıp, emniyeti kapattı ve silahı Giray'a doğrulttu. Giray, sadece ağlıyordu. Haşim, duygu barındırmayan bir şekilde bakıyordu. Birazdan yeğenini öldürecekti ve zerre rahatsızlık duymuyordu.

"Son duanı et! Birazdan cehenneme gideceksin!" dedi elinde silahıyla. Giray, elleri ve gözleri bağlı şekilde, dizlerinin üstünde ağlıyordu ve titrek sesiyle konuştu ağlayarak.

"Son duam..." dedi ve hıçkırık koptu boğazından. "Son duam, umarım bana bunu yapanlar gün yüzü görmez. Aşkı bana çok görenler, umarım mutlu olamazlar." dedi ağlayarak.

"İtin duası kabul olsaydı, gökten kemik yağardı." dedi Haşim ve ardından tetiği çekti. Giray, dualar ediyordu sadece.

Ve iki el silah sesi. Yere yığılan bir beden. Ağaçlardan uçuşan kuşlar. İki el silah sesi ve biten bir hayat...

Sizce Giray öldü mü?

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

REBIRTH (BxB MPREG)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora