6 x Sürpriz

23.1K 970 97
                                    

İyi okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Altı : Diyarbakır

Ertesi Gün - Diyarbakır

"Hay sikeyim senin gibi valizi." diyerek sinirle mırıldandım ve valizi fırlatırcasına arabanın içine geri ittim. Valiz, şoför koltuğuna çarpıp birkaç santim daha kayarken yeniden küfür ettim. Bir yandan da ona düşmanca bakışlar atıyordum. "Arabadan çıkmak bu kadar zor olmamalı." dedim bir keza daha valizi kendime çekmek için tutarken. Sıkışmış mıydı, görünmeyen varlıklar onun çıkmasına engel mi oluyordu bilmiyordum... 

Aslında umurumda da değildi. Bildiğim tek şey bu valizin buradan çıkması gerektiğiydi. "Koluna kuvvet kızım."

Valizi yeniden kendime çektiğimde, ani bir şekilde dengemi kaybettim ve yerle buluştum. Sert zemin kalçamı acıtırken dudaklarımdan yeni bir küfür çıkmasına engel olamadım. Valiz ayaklarımın ucuna kendini bırakırken yeniden bir küfür mırıldandım. "Bu şehir bana uğursuz gelecek." dedim yerden kalkmaya yeltenmeden. Kalkmayı da istemiyordum. Sinirden düşüp bayılacaktım. 

Az kalmıştı! 

Yolda gelirken de başıma gelmeyen kalmamıştı. Otobanda kavga bile ayırmıştım! Neredeyse yedi saatlik yolu, sekiz saatte gelmiştim. Hava çoktan kararmış, Can'ın aramalarını yanıtlayamadan telefonum kapanmıştı. 

Evren oynayabildiği tüm oyunları üzerimde oynamış ve günlük eğlence kotasını doldurmuş gibiydi.

Geldiğimi sadece Can biliyordu. Yani ilk onunla konuşmuştum. Zaten diğerlerinin numarasını almak için ne ortamım olmuştu ne de zamanım. Ama bu durumdan rahatsız değildim. Can yeterince iyi bir tercihti benim için. Ki bu durum yararıma olmuştu çünkü kendisi bana çok yardımcı olmuştu. Oturdukları binadan bana ev bulmuş, bunu nasıl hemen yaptı anlamamıştım, birkaç saat içinde her şeyi halletmiş ve anahtarı teslim bile almıştı. Lojmanda oturmuyordum. Ama muhtemelen binada lojmandaki kadar asker bulunuyordu. 

Yerde oturmanın bir işe yaramayacağını fark edince ayağa kalktım ve yere yayılmışçasına yatan valizi tuttum. Sert adımlar ile çok uzakta olmayan bina kapısına yürüdüm. Can'ın söylediği ve ezberimde olan şifreyi hızlıca girdikten sonra açılan kapıdan içeri girdim. Kalan valizleri daha sonra alırdım. Onlarla da uğraşmak için fazla sinirlenmiştim. Keşke Uğur'u dinleyip valizleri sonra göndermeleri için onlara  bıraksaydım. 

Evin olduğu kata gelince, Can'ın anahtarı koyduğu yerden alıp yavaşça kapıyı açtım. Evin içine bir adım attığımda, yükselen sesler ile kaşlarım çatıldı. İlk günden hırsızla mı uğraşacaktım gerçekten? "Bayılacağım gerçekten." diyerek fısıldadım kendi kendime, aynı zamanda yüzümü buruştururken. Belimden silahımı çıkarttım ve sesin geldiği yöne doğru adımladım. Girdiğim odada üç kadın yorgunca ayakta dikilip bir şeyler konuşuyorlardı. Birinin ellerinde toz bezi vardı. 

Yuh onu da mı çalacaklardı?

"Siz kimsiniz?" dedim silahımı onlara doğrultup. Kısık gözlerim üçünün üzerinde dolanıyordu. Hırsızlık yapmak için fazla güzellerdi sanırım. Kadınlardan birisi kumraldı. Omzunun aşağısından dökülen dalgalı saçları vardı. Ve kakülleri. Ona kesinlikle çok yakışmıştı. Boyu, benim boyum ile aynı gibi duruyordu. Dikkat çeken açık mavi gözleri vardı. Diğeri ise açık kahverengi saçları ve kahverengi gözleri olan bir kadındı. Boyu birkaç tık daha uzundu. Diğeri ise bizden daha kısa, sarışın ve yeşil gözlü bir kadındı. Ama neyse ki konumuz onların nasıl gözüktüğü değildi. Yeşil gözlü kadın kocaman açtığı gözleri ile elimdeki silaha bakıyordu. Korkudan ya da şoktan olmalıydı. Ama bu hali oldukça komik duruyordu. Şuan gülmenin yersiz olduğunu düşündüğüm için ciddi durmaya devam ettim. 

Bir 'Vişne' MasalıWhere stories live. Discover now