38 x Veda

7.7K 448 69
                                    

Keyifli okumalar!

Bir 'Vişne' Masalı - Bölüm Otuz Sekiz: Buluşlar ve Kaybedişler

İnsan neden en mutlu olduğu anda, sonu bilinmez bir mutsuzluğa sürüklenirdi? Hayat neden kimsenin tam anlamıyla mutlu olmasına izin vermezdi ki? Çünkü yeryüzünde yaşayan her insan, birçok zorlukla savaşıp mutluluğa zar zor ulaşıyordu. Yani hiçbirimiz kalbimizdeki kocaman bir mutluluk ile doğmamıştık.

Kısacası mutlu olmak bu kadar zorken ve tam mutlu olmuşken, mutluluğunun elinden alınması çok adaletsizdi bence.

Ve ben, yıllar sonra kavuştuğum mutluluğum bir anda avuçlarımdan kayarcasına gitmişti. Üstelik giden sadece mutluluğum da değildi. Canımdan can gitmişti.

"Yok." diye mırıldandı abim elini sinirle saçına atıp karıştırırken. Dolu gözlerim onun üzerindeyken, abim çaresizliğimizi yeniden hissettirmişti bana. Çaresizdik çünkü o yoktu. Çaresizdik çünkü onu bulamıyorduk. "Hiçbir yerde, kamerada da yok. Tek bir iz bile yok."

Ne kadar saat geçmişti, ne kadar zaman bu odada durmuştuk, kaç tane sokak gezmiştik ya da kaç tane mekanın kamera kayıtlarını izlemiştik hatırlamıyordum. Zihnimde net olarak hatırladığım tek an, abimin Yağız'ın telefonunu havaya kaldırıp 'Yağız yok' demeseydi. Yağız yoktu. Hiçbir yerde yoktu. 

Ona dair tek bir iz bile yoktu.

Tüm bedenim büyük bir endişe ve korkuyla sarmalanmıştı. İçimdeki korku her geçen dakikada biraz daha büyüyor, göğüs kafesime doluyor ve kalbimi sarmalayıp sıkıyor gibi hissediyordum. Nefes alamıyordum. Ya da aldığım nefes yetmiyordu.

Deli gibi korkuyordum. Yaşayacaklarından, yaşayacaklarımızdan ve sonrasında olacak şeylerden. Oysa biz özel kuvvetler askeriydik, değil mi? Korkamazdık ki biz. Neler görmüş, neler yaşamıştık. Korkmamalıydık, güçlü durmalıydık.

Ama canım hiç tanımadığım birinin ellerindeyken, nasıl güçlü durabilirdim ki?

Eyüp Han komutan arkasından birkaç askerle içeri girdiğinde oturduğum yerden hızlıca kalktım. Ece'de benimle birlikte kalmış ve tuttuğu elimi biraz daha sıkmıştı. Biz Ece ile bugün ayrı insanlar değil, bir bütün olmuştuk. Acımız tanıdıktı. İkimizde çok geç kavuşmuştuk ve bu kadar erken kaybetmek istemiyorduk.

Kaybedersek kaybolurduk çünkü.

"Kızlar..." diye mırıldandı Eyüp Han komutan bakışlarını ikimizin üzerinde gezinirken. Ece'nin akan göz yaşları çoğalırken, elimi bırakmadan Eyüp Han komutana bir adım attı ve ona sarıldı. "Eyüp Han amca..." dedi hıçkırıkları arasından. "Ne olur bul abimi." diyerek devam ettiğinde dişlerimi sıktım ve dolan gözlerimi onların üzerinden çektim. Bakışlarımı duvara sabitlenirken, nefes almaya çalışıyordum. Bulacaktık, Yağız'ı sağ salim bulacaktık. Başka bir şansımız yoktu. Başka bir ihtimal olmamalıydı. Ece yeniden hıçkırırken, koluma bir el dokundu. Bakışlarım abime dönerken, gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. "Benim ondan başka kimsem yok."  dedi Ece yeniden konuşurken. Göz yaşlarım bu anı bekliyormuşçasına hızlanırken dudaklarımın arasından çıkan hıçkırığa engel olamadım. Aynı anda abim beni kendine çekerken, sıkıca tutunmuştum ona. "Abi..." diye fısıldadım hıçkırıklar arasından. "Ona bir şey olmayacak, değil mi?"

Abim saçımı okşarken kafasını iki yana salladı. "Olmayacak abim." diye mırıldandı kısık çıkan sesiyle. "Sağ salim bulacağız onu."

"Söz mü?" diye mırıldandım kafamı göğsünden çekip dolu gözlerimi sildikten sonra. Kendimi o anda elle tutulur bir şeye bağlamak istemiştim. Hem benim abim sözünü tutardı ki hep. 

Bir 'Vişne' MasalıWhere stories live. Discover now