"son emo çocuğu öldü"

2.3K 136 68
                                    

the GazettE - Daku

Maslow bir yerde yanılıyordu.

"Bir kendinize bakın birde onlara. Sizin cebinizde beş kuruş paranız yok. Eskimiş pantolonlarınız, yırtık tişörtleriniz, beyazdan siyaha renk değiştiren ayakkabılarınız 'fakirim' diye bağırıyor. Ama onlar öyle mi? Sizin babanızın bir ayda kazandığını onlar bir gecede harcıyor. Kıçı kırık gitarlarınız anca penaları eskitsin dursun, parmaklarınız kanayana kadar çalsanızda siz onları yenemezsiniz."

Maslow'un yanıldığı yer tam da burasıydı. Evet penalarımızı eskitmiştik, parmaklarımız kanayana kadar çalmıştık, gecelerimiz gündüzümüz olmuştu ama bizim, onun tabiriyle kıçı kırık gitarlarımız yarışmayı kazanmıştı.

"LAST EMO KIDS GRUBU LİSELER ARASI PUNK/ROCK MÜZİK YARIŞMASINDA BİRİNCİ OLDU!"

Bütün okulların internet sitesinde yazan tek başlık buydu, bizdik. Kanayan parmaklarımızın hakkı, Moslow'un tek yanılgısıydı.

Herkesin dilindeydik, herkesin. Şehirdeki bütün okullar bizi biliyordu, şarkımızı biliyordu. Her zaman göz ardı edilen ama birilerinin fark edip göz odağı haline getirdiği arkada delicesine gitar çalan o 'gitarcı çocuk' artık bendim, hep olmak istediğim kişiydim.

Annem biliyordu, 'senden bir bok olmaz' diyen babamın aksine o beni destekliyordu ve ilk defa karşılığını veriyordum. Desteğinin boşa gitmediğini, şeytanın bacağını sonunda kırdığımızı biliyordu.

Bu son olmayacaktı.

Her sene yarışmaya katılıp sürekli sonuncu oluşumuzun üstüne bunun son bulmasına ne ben ne de parmaklarım izin vermeyecektik. Bir kez yapmıştık ya bir daha yapabilirdik. Artık inancımız vardı, kendimize, şarkılarımıza, tarzımıza. Kimsenin beni durduramayacağını düşünüyordum. Şimdiden hayaller kurmuştum bile. Gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin düşüncesi bile umut vericiydi.

Onları yenmiştik. Her sene bütün liseleri ezip geçen, kendilerine bile ait olmayan şarkılarla sahnede şov yapan Dante grubunu yenmiştik. Bir eksiklikleri yüzünden değil. Grup tamdı. Solistleri her zamanki havasıyla, meydan okuyan gözleri benim üzerimdeyken söylemişti tüm şarkıyı. Gitarları sağlamdı, onlar zengindi. Sorun yoktu, biz kazanmıştık. İnsanlar karşımıza bir bahaneyle gelemeyecekti. Bu sene herkesten daha iyiydik işte!

Bütün dönemi böyle geçirdik. Ünümüz her yerdeydi. İsmim 'Gitarcı çocuk'tu ve nerede sahne alsak biletler anında tükeniyordu. 17 yaşındaki gençler olarak bir kitleye hitap ediyor olmak hem de kendi yazdığımız şarkılarla oldukça emek isteyen bir işti. Her açıdan. Güzeldi, başlangıçlar hep güzeldir. Gördüğün ilgi seni yüceltir, yetmez, daha fazlasını istersin. Hayranların bir fotoğraf çekilmek için kuyruk oluştururlar, yorulsan bile devam edersin. Hep böyle süreceğini sanarsın. Sanki aynı heyecanınla on yıl sonra bile sahne alabileceğini düşünürsün. Yıllar sonrasını düşersin, her gece yatmadan önce. Ama bilemezsin, ertesi gün ne olacağını asla bilemezsin.

Bilemedik.

"Denizaltı'nda sahne alacağız." demişti önceki gece, provadan hemen sonra evlerimize dağılmıştık.

O gece bir sonraki günün hayalini kurarken, sahnede bizi hayal ederken bir şey oldu.

Haru birbirimize son kez sarıldığımızı bilmediğimiz o gece öldü.

Onu 17sinde son yolculuğuna uğurlarken kafamda dönüp duran Denizaltı'ndaki konserimizi susturamıyordum. Haru en öndeydi, hep olduğu gibi, bana bakarak söylüyordu şarkısını. Sahnede değildim. Seyirciler arasındaydım. Neden oradaydım? Orada olmamı mı isterdi?

ayaktakımı | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin