"kalbim parçalara ayrıldı çünkü aşıktım."

846 118 85
                                    

story untold - i luv that u hate me

Asla geri gelmeyeceğini bildiğiniz bir kişiyi beklemeyi bırakabilir misiniz?

Ben bırakamadım.

O gittiğinden beri stüdyonun kapısını açıp elinde yeni yazdığı taslak şarkılarla içeriye girmesini bekledim. Bana taslakları gösterip fikrimi aldığı ama yine de kendi bildiğini yaptığı zamanları özledim. Geri dönülmeyecek ve sadece benim hafızamda kalacak anılarda yaşamaya devam ettim. Gözüm hep o kapıda kaldı. Ruki çok kızdı. Artık toparlanmam gerektiğini söyledi ama yapamadım. Gözlerimi o kapıdan hiç çekemedim.

Böyle sürüp gitmemesi gerektiğini biliyordum. Kendime gelmeliydim. Benden onu unutmamı istemiyorlardı ama yaptığımız işe engel olmasını durdurmalıydım. Bunu da başaramadım.

Biz çalmaya devam ettik. Haru'suz. Ruki, Yuta, ben ve o yabancı. Dördümüz sanki yıllardır birbirimizi tanıyormuşçasına çalıyorduk. Bir bakıma öyleydi de. Yabancı ve Ruki çok yakın ve uzun süredir arkadaşlardı. İyi çocuk olduğunu, bize hemen ayak uyduracağını falan söylemişti ama sikimde değildi. Onu Haru'nun yerine koyuyordu. Ruki yapıyordu. Haru'dan sonra en çok saygı duyduğum kişi.

Neredeyse üç hafta olmuştu. Yabancı bizimle iki haftadır takılıyordu. Stüdyoda takılıyor, Haru'nun kulaklığını, koltuğunu, eşyalarını kullanıyor ve kimsede ona bir şey demiyordu. Ruki için sorun yoktu. En yakın arkadaşı olduğundan onu destekliyordu peki ama Yuta neden sessizdi? Haru gibi davranması onu rahatsız etmiyor muydu?

Bunu ona soracaktım. Yuta'yı bulup yakasına yapışıp "Soobin'i gruptan atalım lan!" diye bağıracaktım ama Yuta aptalını gittiğimde sınıfında bulamadım.

Saçları benimki gibi mavi olan kendisini okulun popüleri sanan kız sınıfa girdiğim gibi tersledi beni. "Gitarcı çocuk burası stüdyon değil istediğin gibi giremezsin." Sınıftaki herkes kitabına gömülmüştü. "Yuta nerede?"

"Yuta Mark'la bir yere gitti. Nereye gittiklerini de söylemediler. Bulursan bize de söyle." Son cümlesini söylerken göz kırptı.

"Yok yaa!" dedim alayla. Sınıfın kapısını çarpıp çıktım.

Yuta farklı sınıflarda olmamızı fırsat bilip hemen kaçıp gitmişti. Son zamanlarda fena hâlde Mark diye bir çocuğa takık olduğundan onunla gitmesine bir şey demedim ama sinirliydim. Bugün prova yapmamız gerekiyordu.

"Ne işin var burada?"

Yabancı stüdyodaydı. Onu görmeyi bekliyordum ama görmek istemiyordum. Haru'nun koltuğuna yayılmış elindeki kalemi parmakları arasında çevirerek kağıda yazdıklarına bakıyordu. Gözünde harry potter gözlükleri, parmaklarında gümüş yüzükler...

Bana bakmadan cevapladı. "Bir şeyler yazıyorum. Boştum, erken geldim."

Çantamı oturduğu koltukta yanına bırakırken ters ters baktım. "Anahtarı kimden aldın?"

"Ruki."

Sikik Ruki. Haru'yu amma çabuk unutmuştu. Burada olsaydı boğazına yapışıp "Soobin'i gruptan atalım lan!" diye bağırırdım ama burada değildi.

Ne yazıyordu? Niye yazıyordu? Kime yazıyordu? Onun aptal sözlerini besteleyip söyleyeceğimizi düşündüren şey neydi? İki haftadır onun yüzüne bile bakmıyordum şimdiye kadar anlaması gerekirdi, bu grupta onu istemediğimi.

Konuşmadık. Hiçbir şey demedim. Ben diğerlerini beklerken telefonumu çıkarıp tekli koltuğa yayıldım ve hakkımızda yazılanları okudum. Yabancı ise yazıp çizmeye devam etti. Ona ölsem de yazdığı hiçbir şarkıyı söylemeyeceğim diyemedim. Cesaret edemedim. Söylemek istiyordum ama, deli gibi hem de. "Seni gruptan atacağız lan!" diye yakasına yapışmak istiyordum.

ayaktakımı | yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin