0.1

11.1K 992 234
                                    

Medya: Dalya İzel

Yapraklar tek tek döküldü ağaçlardan. Kuzgun hâlâ dönemdi yuvasına.

Yazar

"Kaybedecek zaman yok Ertem! Dağhan gelecek birazdan!" dedi kadın telaşla. İhanet ettiği kocasının onu bu şekilde yakalamasını istemiyordu. Tek bir utanç kırıntısı yoktu yüzünde, sadece korku vardı, sadece korku. Çünkü, kocasının affetmeyeceğini biliyordu. Ona deli gibi aşık olması bile ölümünü engelleyemezdi.

Hızla yere attığı tek parça kumaştan olan elbisesini bedenine geçirmeye çalışırken, yasak aşkı tuttu belini. Yüzündeki bıkkın ifade, kullandığı kadının umurunda bile değildi. Loş oda, ihanetini sancısıyla biraz daha kararırken, ikiside yaptıklarından hiç pişman değildi.

"Biraz daha Yaren! Hem ne olacaksa olsun artık, bıktım o adamdan saklanarak seninle birlikte olmayı!" Başka bir adamın karısı olan, başka bir adama ait olan yatakta yine defalarca kez beraber olmuştu bu kadınla. Fakat ne yazık ki, ikiside bunu yanlış bulmuyordu.

"Anlamıyor musun beni? Öldürür ikimizide diyorum sana!" dedi korkuyla. Şu an umurunda olan tek şey bu adamı bir an önce göndermekti. Aslında onunla beraber kaçacaktı fakat plan istediği gibi işlemediği için her şey mahvolmuştu.

Dağhan Kuzgun...

Onu yine alt etmişti. Kaçarsa peşinden tüm Urfayı toplayacağını biliyordu. Onu bulana kadar pes etmez, uyumak bilmezdi. Kaç senesi geçmişti o korkunç adamla, tanıyordu elbet.

"Yaren! Dinle, gel kaçalım. İstemiyor muydun sende bunu? Hadi!" kadının kararsız bakışları, adamın kararmış yüzünü taradı. Dağhan kadar güçlü değildi, fakat bir yolunu bulabilirdi değil mi saklanabilecek? Hayır bulamazdı. Dağhan ne yapıp eder, bu adamı deliğinden çıkarır kafasına sıkardı. Aynı şekilde, ihanetiyle koyunu süslemiş bu kadına da acımazdı.

"Tamam." dedi omuzların indirip. "Bekle beni burada, hemen geleceğim." Kocasına ihanet ettiği odadan çıkarak, kilitli bir odanın önüne geldi. Boynuna sakladığı anahtarın zincirini hızla çekerek kırdı. Gümüş kolye boynundan süzülüp yere düşmüştü şimdi.

Kaşları çatıldı, bu kolyeyi ona oğlu, Mazhar hediye etmişti. Henüz yirmi üç yaşındaki oğlu, tıpkı babası kadar heybetliydi. Onun izinden gidiyor, babasının gözünden düşmemek için canla başla çalışıyordu. Diğer oğullarını bilemezdi fakat Mazhar... Bu olanları öğrenince kesinlikle yıkılacaktı.

Kolyenin üstüne basarak ayağıyla birazcık çiğnedi. Dağhandan ve onun iğrenç çocuklarından nefret ediyordu. Onun boynunda sabahlamaktan, onun kokusunu almaktan, kısaca onunla ilgili her şeyden nefret ediyordu. Psikopat gülümsemesi yüzünde can buldu. Elindeki gümüş anahtarı kapının kilidine sokarak yavaşça çevirdi. Tam bir saat sonra, Dağhan bu eve gelecek ve hiç beklemediği bir şeyle karşılaşacaktı.

Açtığı kapıdan zarifçe içeriye süzüldü kadın. Zarifliğinin altında yatan o aciz kadın, tüm ruhunu yok etmişti bu gece. Hiç acımadan yıllardır sakladığı bu gerçek, birinin cansız bedeniyle son bulacaktı.

Çıplak ayaklarının çıkardığı hafif tak tak sesleri, kulağına ulaşınca gülümsemesini hızla sildi. Sıra sıra dizilmiş silahlardan, altın gibi parlayanı aldı. Tek renkli ve parlayan, yıl dönümlerinde Dağhanın ona hediye ettiği bu altın kaplamalı silahtı. Avuçlarının içine alarak çevirdi bir kaç kere. İleriye doğru uzatarak, birkaç kere deneme yaptı sıkmadan. Uzun zaman olmuştu kullanmayalı.

KuzgunWhere stories live. Discover now