on beş

2.6K 355 364
                                    

sınır kırk bes oy kırk bes yorum

---

Elindeki dondurmanın üstünü kaplayan çikolatayı ısırırken bakışların yerdeydi. İkinizin arasında büyük bir sessizlik hâkimdi. Seni odadan aldığından beri bir tek dondurmaların hangi aromadan olacağını kararlaştırmak amacıyla konuşmuştunuz. Aranızda başka bir diyalog yoktu.

Akşama kadar odanızdaki koltukta oturmuş ve dün gece hakkında düşünmüştün. Normalde hatırlayamayacağın her şeyin en ince detayı dahi gözlerinin önüne gelmişti. Her bir sesi, iniltiyi, mırıldanmayı teker teker hatırlıyordun. Beynin seninle dalga geçiyor gibiydi.

Dün geceye dair tüm her şeyi hatırlaman sana pahalıya patlamıştı. Ne zaman konuşmak için Suguru'ya baksan aklına onun terli suratı ve şehvetten koyulaşan gözleri geliyordu. Yutkunup önüne dönüyor, kızaran yanaklarını gizlemeye çalışıyordun. Bu yüzden onunla iletişim kuramıyordun ve Suguru da aksini yapmaya çabalamıyordu.

"Kıyafetlerim sana çok yakışmış." dedi Suguru, sen derin düşüncelere dalmışken.

Şaşkın bir şekilde ona döndün, ardından tekrar önüne baktın ve gülümsedin. "Artık ikimizin."

"Oldu." Suguru güldü. "Zaten her şeyin üstüne çöktün."

"Bir tişört bir şort. Bunların da üstüne çöksem ne olmuş ki?"

"Tamam, kalsın sende. Alyansla beraber saklarsın artık."

"Alyansı saklayacağımı kim söyledi?" Sırıttın, dondurmanı yemeye devam ettin. "Satacağım. Parasını da çatır çutur yerim artık."

"Sat, prenses. Mütevazi olmayacağım, hediyenin fiyatı falan da söylenmez ama o epey para eder." Suguru da kendi dondurmasını ısırdı. "Sen de buraya gelir tekrar tatil yaparsın o parayla."

"Henüz neye harcayacağıma karar vermedim açıkçası." Bakışların üstüne bastığınız ıslak kumlara döndü. O alyansı ve Suguru'nun bu minik oyununuz için aldığı zarif tektaşı satmak aklının ucundan bile geçmemişti esasen. Laf olsun diye söylüyordun sadece. Anısı olan şeyleri küçüklüğünden beri biriktiren bir insandın. Sende büyük izler bırakacağına emin olduğun adamın sana hediye ettiği yüzükleri de saklayacağından emindin zaten.

"Oturalım mı? Uzun zamandır yürüyoruz." dedi Suguru, koca kumsalda dalgaların ulaşmadığı kısımları işaret ederken.

"Oturalım oturalım da.." Tedirgin bir şekilde etrafına bakındın. "Burada hiç sokak lambası yok, hiçbir şey görünmüyor. Ya oturduğumuz yerde yengeçler popomuzu ısırırsa?"

Genç adam yüksek sesli bir kahkaha attıktan sonra yere eğildi. Eliyle kumu eşeledi. "Poponun güvenliği bana ait, hiç merak etme." Birkaç kere oturacağın kısmı kontrol ettikten sonra seni aşağıya doğru çekti. Gülümseyerek onun yanına oturdun.

"Eh, teşekkürler. Popom epey kıymetli."

"Anlıyorum." Suguru kafasını salladı ve dondurmasını yemeye devam etti. "Akşam yemeğinde yediğimiz lazanya vardı ya hani.."

"Hım?"

"Mideme oturdu. Hiç güzel değildi ya."

Şaşkınlıkla kaşların havalandı. "Nasıl güzel değildi Suguru? Neredeyse parmaklarımı, çatalı bıçağı yiyecektim yemekle beraber." Dondurmanı yaladın. "Hem büyük şefler hazırlamış onları, öyle duydum. Otelin restoranında cidden işinin ehli insanlar olmalı."

[✓] Fake DateNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ