7. ACININ KRALI VE UMUDUN KRALİÇESİ

330 89 331
                                    

Bu kitapta bahsi geçen karakterler, kurumlar ve olaylar her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir ve kalemime aittir.

Keyifli okumalar.



Yağan yağmurun altında ıslansak bile bir yanımız hep ateşti. Yağmur, ateşi hiçbir zaman söndüremedi...

Yağmurda çıkıp çok yürüdüm. Yanımda kulaklığım vardı daima. Müzik, kulağıma bir rüzgar ve tenin ilişkisi gibi değiyordu sürekli. Her tarafımda yanan ateşi düşündüm hep. Yangın hiç sönmedi. Yangın hiç sönmedi ve ben de ateşi sevdim.

Bana ateşi sevdiren yağmurdu...

Siyah Emare Örgütü ile beyaz laleleri bana sevdiren Ayaz oldu.

Eve geçtiğimizde Ayaz doğrudan salona geçti. Ben de odama girip beyaz elbisemi aldım dolaptan. Diz kapaklarımın azıcık üstünde kalan ve fazla açık olmayan bir elbiseydi fakat Ayaz'ın istediği gibi kurdeleden tokam yoktu. Üzerimdekileri çıkartıp elbiseyi üzerime giydiğimde anılar canlandı yeniden. Üzerine meyve suyu dökülen elbisem, "Zaten kırmızı oldu, bir de yeşil mi yapacaksın?" diye soran ve elbisemin kirlenmesini istemeyen Ayaz... Derin bir nefes aldığım gibi saçımı düzelttim. Aklımda hâlâ o gün vardı. Tolga, Ayaz ile beni birbirimize yaklaştırmıştı.

"Ateş sönerse ne hissederim?" diye sordum kendi kendime. Gözlerim aynadaki görüntümdeydi. "Ateşi sevdim. Yağmur sevdirdi. Ateş sönerse ne hissederdim?" Yutkundum ve cümlemi biraz değiştirdim. "Laleleri bana sevdiren Ayaz'dı. Laleler solarsa ne hissederim?"

Kaşlarımı çatıp aynadan uzaklaştım. Bu sorunun cevabını öğrenmek istemiyordum. Odadan çıktığım gibi hızla salona geçtim. Saçımın önüme gelen kısmını da umursamadım. Direkt Ayaz'a seslendim. "Çıkalım mı?"

Sorumu duyar duymaz merakla gözlerini bana çevirdi ve ayağa kalktı. Bana baktığı gibi de sessizleşti. Gözleri saçlarımda, boynumda, omzumda, elbisemde dolaştıktan sonra bana yaklaştı. "Güvercin," diye fısıldadığında elini kaldırdı. Parmaklarını saçıma dokundurup yüzümden çekti.

"Kurdele şeklinde tokam yokmuş."

"Ben de var." Cebinden beyaz bir toka çıkardı, kurdele şeklinde bir toka... O an yara bantlarını hâlâ çıkartmamış olduğunu fark ettim. "Örgütten birisinden almasını istemiştim. İzin verir misin?" Kafamı onaylar biçimde sallayınca arkama geçti. Saçımın iki yanından da bir tutam alıp ortada birleştirdi ve tokayı taktı. Babamdan sonra saçıma dokunan ilk erkekti. Ve sonuncusu da o olacaktı galiba.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. Tebessüm takındığımı yakalamıştı.

"Gidelim, Güvercin." dedi sadece. Kapıya yöneldiğinde peşinden ilerledim. "Bu arada yara bantlarını çıkartsam sorun olur mu? Pek rahat edemiyorum da." Sorun olmayacağını söyleyip ayakkabı dolabından düz taban, renkli bağcıklı, beyaz ayakkabımı aldım. Topuklu giyecek değildim, değil mi? Onu giyerken Ayaz'ın gözleri hâlâ üzerimdeydi. Elbisem hakkında bir şey dememesine takıldım ama konuşmadan arabaya geçtim. O da yanıma geldiğinde kapısını kapatıp direkt bana baktı. "Beyaz sana çok yakışıyor."

"Sonunda nasıl olduğum hakkında konuşmak aklına geldi." deyiverdim birden.

"Beyaz kesinlikle senin rengin." diyerek güldü. "Güvercinler gibi olmuşsun. Bembeyaz ve ışıl ışıl..." Teşekkür ettim gülüşünü izlerken. "Mekan birazcık uzakta. Keyfine bak, sana çikolatalı milkshake aldım." Arka koltuğa baktığında ben de arkaya yöneldim. Poşete uzanıp içinden bir tane milkshake ve limonata aldı. Limonatayı yudumlayıp bir kenara bıraktı. Milkshake hâlâ elindeydi. Almadığımı görünce kaşlarını çatarak yüzüme döndü. "Sevdiğini sanıyordum."

LALELERİNDEN SERİSİ (düzenleniyor)Where stories live. Discover now