11

662 78 112
                                    




sizi seviyorum<3

Sunoo

Gökyüzündeki yıldızlarda olan bakışlarımı yere indirdim ve oturduğum salıncakta ayağım yardımıyla sallanmaya başladım.

Jake'in gelip arka bahçeyle ilgilenmemde yardımcı olmasını beklemiştim ama müştemilata girer girmez yorgun olduğunu söyleyip odasına kapanmıştı. Geldiğinde çok sinirli görünüyordu acaba Sunghoon bana sataştığı gibi ona da mı sataşıyor diye düşünmeden edememiştim ama annem Sunghoon'un cevabını sorduğunda Jake, onu bulamadığını söylemişti.

Hayal kırıklığıyla arka bahçemizdeki salıncağa oturmuş, sallanıyordum öylece. Annem de çamaşırları asıyordu yanımda. Üzgün göründüğümü düşünmüş olacak ki tatlı bir şekilde gülümsedi bana. "Üzülme Sunoo, Jake bir yere kaçmıyor ya yarın yaparsınız olmadı."

Başımı sallayarak onayladım onu. Yorgun olmasa yardımcı olurdu zaten. "Yarın izin günümde ne yapsam diye düşünüyorum ben."dedim sevinçle. Pazar günleri Jake ve benim için tatildi. Pazar günü ailecek dışarıda yemek yiyorlar veya davette oluyorlardı bunun için anneme fazla iş kalmıyordu.

"Hm, mesela üniversite sınavına çalışmaya başlayabilirsin. Nasıl fikir?"

Kollarımı göğsümde birleştirip alt dudağımı sarkıttım ve gözlerimi kıstım. "Senden fikir istediğimi hatırlamıyorum?"

Liseyi bu sene bitirmiş, üniversite sınavına yeteri kadar çalışmamama rağmen ortalama düzeyde bir sonuç almıştım. Yine de istediğim sonuç kesinlikle bu değildi bu yüzden bir sene mezuna kalmaya karar vermiştim hem böylelikle üniversite için para biriktirmiş olacaktım.

Plan olarak gayet iyiydi ama uygulamaya geçmesi biraz zor görünüyordu çünkü yaz tatilinde olmama rağmen başımı kaşıyacak vaktim yoktu ev işlerinden, kışın da böyle olursa çalışmam imkansız gibi geliyordu gözüme. Elde ettiğim sonuçtan daha kötü bir sonuç almaktan ölesiye korkuyordum.

"Aman,tamam." Gözlerini devirip çamaşırları astığı ipte takılı olan mandallardan birini daha aldı ve en sevdiğim siyah tişörtümü astı ipe.

"Ne yapacaksın çamaşırları astıktan sonra?" Saat 10'a geliyordu ve ben çok sıkılmıştım burada tek başıma oturmaktan. Belki annemle vakit geçirebiliriz diye düşünüyordum ki cevabı beni hayal kırıklığına uğrattı. "Jake gibi ben de direkt yatağa gideceğim. Hepimiz çok yorulduk bugün."

Aslına bakarsak yaptığımız kayda değer bir iş değildi. Bir ailenin hayatını kolaylaştırmak ve işlerini yapmaktı ama yoruyordu insanı az çalışan olduğumuzdan da. "Of ne kadar sıkıcısınız!" Ben de yorulmuştum tabii ama hiç uykum yoktu, geceleri hep enerjik oluyordum nedensizce. "Tavuk gibi erkenden yatıyorsunuz. Ben ne yapayım peki?"

"İşlerden kaytardığını düşünmeye başlayacağım artık, senin niye uykun gelmiyor yavrucuğum?" Müştemilattan sarkan ve yanımızdaki ağaca uzanan bir ipin üzerindeki küçük lambalar annemle aramızdaydı ve birbirimizi görmemizi sağlıyordu.

Sarı ışıklar çok tatlı bir ortam oluşturuyordu bence. Arka bahçedeki mini tarlayı da biraz düzenlersek her gecemi bu salıncakta geçirebilirdim.

"Gencim ben anne, sizin gibi yaşlı mıyım ya?" Gözlerini devirip içindeki çamaşırların hepsini astığı sepeti eline aldı ve bana el salladı. "Ay, ne yaparsan yap. Ses çıkarma yeter." Müştemilattan içeri gidişini izledim ve oflayarak salıncağın direğine yaslandım.

Bazen çok yalnız olduğumu düşünüyordum. Lise bittikten sonra arkadaş diye adlandırılan ama hepsi yılan olan kişileri hayatımdan çıkarmıştım, pişman değildim. Onların yapma samimiyetindense kimsesizliği tercih ederdim elbette ama bir anda bu duruma düşmek ve aynı zamanda çalışmaya başlamak farklı gelmişti ilk başta bana.

apocalypse • sunki, jakehoonWhere stories live. Discover now