-3-Çaresizlik

110 20 17
                                    

Çaresizlik, elden hiç bir şey gelmemesi. İnsanı belki en üzen şeylerden biriydi bunlar. Bitmişti çünkü yapacak hiç bir şey yoktu.

Çaresizdi Jisung, Annesinin onaylamaz bakışlarına maruz kaldığı, bir eliyle Jeonginin elini sıkıca tuttuğu bu odada çaresizdi Jisung. Karşısında ki hemşirenin ona doğru tuttuğu aynaya bakamayacak, kapının önünde kendini yiyip bitiren Minho'dan bi haber olacak kadar çaresizdi.

___

"Jisung..." Kapıda içeri girip girmemek ile kendiyle kavga eden genç sonunda kafasını.

"Gel korkma vicdanını rahatlatıp 2 saat oğlumun yanında dur hadi." Kadının söyledikleri ile kafasını yere doğru eğdi Minho. Doğru değildi vicdanını rahatlatmıyordu o alçak bir adam değildi ki. Jisunga söz vermişti, tutmalıydı.

"Anne." Jisung'un uyarıcı sesi ile gözlerini devirdi kadın. 

"Ben tekrardan özür dilerim.."

"Özür dilenecek bir şey yok ortada özür dileyip durma." Duydukları ile 'hah'layıp odadan çıkarken omzuyla bilerek genç oğlana çarpmıştı.

Çıkan kadının arkasından bakıp jisung'un yanına geçti, bandajları çıkarılacaktı bugün.
Onun için cidden üzülüyordu hiç kimse yapmazdı onun yaptıklarını. Jeongin'den aslında sadece bir kedi için o binaya girdiğini öğrendiğinde şok olmuştu ve onu anlıyordu. 3 kedisi vardı ve sadece bir tanesine bile bir şey olsa yaşayamazdı.

Elini Jisung'un omzuna koyup yavaşça okşadı, yanındayım demekti bu. Ne olursa olsun yanındayım.

Elini uzatıp nazikçe Jisung'un elini tuttu. "Acırsa veya başka bir şey olursa istediğin kadar sıkabilirsin tamam mı. Burada olacağım ben."

Gergince gülümseyip başını sallamıştı Jisung.

Hemşire yavaş yavaş sargıları açmaya başladığında, ellerini tutan iki kişininde elini sıkmıştı istemsizce.

Yavaş yavaş sargılardan kurtulurken gözleri dolmuştu. Her gece Jeongin'in oynayarak onu uyuttuğu saçları yoktu. Yanmıştı.

Derisi buruşuk yanık izleriyle doluydu. Çirkindi, dünyanın en çirkini olduğunu düşündü o an. Her ne kadar kendini kandırıp, bir can kurtardığını söylese de Jisung kırılgandı. Kaldıramazdı ki.

Bütün sargı çıkarılıp bir köşeye konulunca gözünden bir yaş süzüldü. Kim severdi ki onu böyle, birisini geç kendisi sevebilir miydi bu haliyle. Her aynaya baktığında gülümseyebilir miydi? Ya da aynaya bakabilir miydi?

Jeongin sulu gözlerine rağmen gülümseyip sarıldı gence. O kadar hafif bir sarılmaydı ki sanki Jisung her an elleri arasında paramparça olacakmışta onu sıkmamaya çalışırmıs gibiydi.

"Hala çok yakışıklısın hyung, sırrını bana anlatma gerek HEM BU HAKSIZLIK HER HALİNE MÜKEMMEL OLMAN BANA HAKSIZLIK SEN BENİM SABAH UYANINCA Kİ TİPİMİ GÖRÜYORSUN DEĞİL Mİ ÇARPILMIŞ GİBİYİM AMA BİR DE SANA BAK!"

Gülmek istedi Jisung, arkadaşının bu haline gülmek istedi ama onu bile yapamayacak kadar acizdi.

"Jeongin, gerek yok. Farkındayım her şeyin beni iyi hissettirmek için böyle cümleler kurma."

"Ama hyung-"

"Yapma Jeongin, daha da kötü hissettiriyor."

"Peki hyung..."

Minho hala konuşmamıştı. Biliyordu ama bu kadarını tahmin etmemişti. Çirkin gözükmüyordu, asla değildi. Minho bunun ne kadar acıtmış olacağını düşünüyordu sadece.

Love Born Of Fire / MinsungWhere stories live. Discover now