-7-

74 12 8
                                    

Bir öpücük bazıları için normal olabilirdi, iki dudağın birbirine değmesi olarak tanımlar; kestirip atarlardı.

Bazıları içinse çok farklıydı o öpücük, üstünde ki tüm yükten kurtulduğunu hisseder, hafiflerdin. Asla unutamazdın o öpücüğü yıllar geçse de unutamayacağın anlar adlı belleğinde, en baş köşede durur yerini hiç bir şeye bırakmazdı.

Jisung öpücüğünü hiç unutamayacağı bir şekilde, hiç unutamayacağı bir kişiden almıştı mesela.

____

"Peki ne söylüyor o insanlar?"

"Birisi sizin beni düşündüğünüzü, beni sevdiğinizi yanımda olmak için çabaladığınızı söylüyor."

"Haklıymış o söyleyen, imza falan mı istesem?" Büyüğüne kıkırdayıp devam etti Jisung, olduğu durumdan memnundu. Büyüğünün kolları arasında, başı boynuna denk gelecek şekilde durmuş; insanı mest eden kokusuyla Minho ile konuşuyordu.

"Ama diğeri asla beni anlamadığınızı, beni anlayamayacağınızı hep böyle, bu şekil kalacağımı söylüyor hyung. İnanmak istemiyorum ona, çünkü bana insanların beni gördüğünde vereceği tepkileri fısıldıyor. Acıyan bakışları, belli etmek istemeseler bile içlerinden geçen 'kötü, iğrenç' ifadelerini duyurmaya çalışıyor aklımın bir köşesinden. Bazılarının bunu içinden bile geçirmeyeceğini, direkt bana söyleyeceklerini biliyorum mesela. Ve inan bu benim istediğim en son şey, eskisi gibi olmak istiyorum; göz önünde olmayan, ortalama bir Jisung. Ama şimdi her zaman göze çarpacağım, iyi anlamda bir çarpma da değil bu."

Minho elbette küçüğünün bunu kafasına taktığını biliyordu, tanışalı çok olmamıştı elbettte en azından yıllar geçmemişti ama o yurt odasında, onun yardım etmesiyle bile onu tanıyacak zamanı olmuştu. Elleri hala kafasını boynuna gömmüş çocuğun sırtını okşuyordu.

"Sung sana yemin dahi edebilirim biliyorsun değil mi? Daha önceden konuştuğumuz için biliyorsun, senin yanında olmam beni kurtardığın için teşekkür değil. Bak bana sana acıdığım için mi yanındayım, hayır. Ya Jeongin eminim ki o sana benden kat be kat daha fazla değer veriyor, bu demek değil ki ben sana değer vermiyorum, hayatında sadece sana gerçek anlamda değer verenler olsun güzelim. İki aptalın bakışı da sözü de küçük akıllarından geçenlerde, senin bizde ki ve evrende ki hiç bir değerini azaltmaz tamam mı? İki aptalın düşüncesinden öncede Sungieydin sonra da Sungie olacaksın tamam mı, anlaşıldı değil mi?"

"Bunu bana değil aklımda ki kötü düşünen Sungie'ye söylemen lazım sanırım."

"Hmm peki o zaman bak bana."

Jisung alıştığı yerden istemeyerek kaldırıp, yüzünü kaplayan ama az önce ağladığından dolayı birazcık bozulmuş, yanık izi olan yanağının bir kısmını açıkta bırakmış kapşonlusu ile büyüğüne bakmaya çalıştı. Önünü dahi görmekte zorlanıyordu.

Minho, sırtında ki elini yavaşça yukarı kaldırıp, tamamen çıkarmaya çalışırken Jisung hemen elini onun elinin üstüne koymuş, durdurmuştu.

"Çıkarmayacağım."

"Bizden başka hiç kimse yok olsa bile kimsenin sana bir şeyler demesine izin vermeyeceğim."

"Yine de... Bu halde çok çirkinim, bir kişi dahil görmesini istemiyorum. Kendimin bile."

Minho derince nefesini vererek, eli hala koca kapşonun şapkasındayken elini oradan çekip açıkta kalan mini yanağını kavradı.

Yavaşça okşadı, yandığından buruş buruş olan deriyi. Gözlerinde bir sürü duygu barındırıyordu ama o duygularda zerre acıma yoktu. Sevgi ve şefkatin ev sahipliği yaptığı duygulardı hepsi.

"Çok özelsin... Çok güzelsin."

Ne söylediğini kendisi bile duymamıştı belki de, ama içinden geçenler tamamen bunlardı.

Yanağında olan ellerini daha da ilerletti, yavaşça çıkardı koca şapkayı. İkisi de tek kelime etmiyordu, tek ses nefes sesleri iken oluşan ortamın etkisinde kalan Jisung şapkasının çıkarılmasına bile bir şey diyemiyordu.

"Benden kendini saklama, kime ne yaptığın beni şuanlık ilgilendirmiyor. Ama hiç bir zaman benden şu güzelliğini sakınma."

"Ya sakınırsam?"

Jisung sonunda olacakları bilmeden sarf etmişti kelimelerini. Minha küçüğünün yanağında dolaşan ara ara yaralarını okşayan elini çenesine getirip, yavaşça yüzüne yaklaştı. Gözlerini Jisung'un gözlerinden ayırmadan kendi dudaklarını, miniğinin dudaklarına kapattı.

ikiside hareket etmiyor, birbirlerine bakıyordu. Jisung göz kapaklarına söz geçiremediğini anladığında yavaşça gözlerini kapadı. Minho da Jisung ile olan bakışması bölününce gözlerini kapayıp kendini dudakları üstünde, ona cennetteymiş gibi hissettiren minik, dolgun dudaklara verdi kendini.

Ne hafif bir hareket ne de hırçın bir öpüşme yoktu, birbirlerini hissediyorlardı sadece. Jisung içinde ki yaraların büyüğünün dudakları tarafından sarıldığını hissediyordu. Onu kötü düşüncelere iten içinde ki Jisung'un gittikçe sessizleştiğini, onun bile bu minik öpücük altında kaldığını fark edince gülümsedi.

Minho da aynı şekilde gülümsedikten sonra yavşça ayrıldı minik dudaklardan, gecikmeden Jisung'un burun ucuna bir öpücük bırakıp tamamen çekti kendini geriye.

"Senin güzelliğinden mahrum kalırsam... Devamını daha düşünmedim çünkü bunun olmasına asla izin vermeyeceğim Bay Sincap."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 28, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Love Born Of Fire / MinsungWhere stories live. Discover now