ORMANIN KALBİNDE BİR RASTLANTI

315 139 5
                                    


Görsel: Mallorn

Bir süredir görüşemiyorduk, iyi okumalar 😊

Genç asker onları gördüğünde kaşları çatıldı, tepeden tırnağa onları adeta içen gözleri şüpheyle kısılırken ağır hareketlerle ayağa kalktı ve tam karşılarına dikildi. Altın rengi gözler profesyonel olduğu her hallerinden belli silahlarının üzerinde gezindikten sonra bir tehdit algılamış gibi kısıldı. Ups, belli ki bu konuşmayı kimliklerini gizleyerek yapmak bir hayli zor olacaktı.

Hemen sonra Eamon bu soruna hızlıca bir çözüm buldu. Gömleğinin yakasını hafifçe çekiştirerek boynundaki gümüş bir zincirden sarkan, Sınır Muhafızları'na has olan bir madalyonu gösterdi. Gümüş madalyonun üzerine tüm ayrıntılarıyla pençesi havada, saldırıya geçmiş bir kurt kazınmıştı. Bu, onun Kuzey Sınırı'ndan geldiğini gösteriyordu, madalyonlara o sınırın başındaki Sınır Muhafızı Lideri'nin ikinci formu kazınırdı.

Eamon madalyonu gösterdikten sonra başka herhangi bir açıklama yapmaya gerek duymadı, üst düzey bir asker olduğu dışında hiçbir özel bilgiyi ifşa etmemişti. Kasabalılardan da bir anlığına gösterdiği madalyonu gören olmamıştı. Akıllıcaydı.

"Buraya çok kısa bir süre önce geldik ve bu geceden sonra muhtemelen yola devam edeceğiz. Geldiğimizde askerler ve ordu hakkında bir şeyler duyduk, kötü bir şeyler. Bu konuda bize neler anlatabilirsin?"

Eamon karşısındaki genç adamı baştan sona dikkatlice süzmüştü, her hareketini ağır bakışlarıyla göz hapsinde tutuyordu. Morrigan yanındaki devasa savaşçı prensin diğerlerine ona göründüğü kadar dost canlısı görünmediğine emindi. Ancak bir asker olarak karşısındaki genç adamın bunu dert ediyormuş gibi bir hali yoktu.

Genç asker ağır hareketlerle ayağa kalktı ve tam Eamon'ın karşısında durdu. Bir süre düşünceli bir yüz ifadesiyle karşısındaki savaşçıyı süzdükten sonra sağ yumruğunu göğsüne yaslayarak selam verdiğinde Morrigan ferahladı. Eh, Eamon'ın pelerini kim olduğunu gizliyor olsa da devasa cüssesi pek de sıradan biri olmadığını açığa vuruyordu ve karşısındaki asker de bunu fark etmiş olmalıydı.

Genç adam başını kaldırdığında gözleri onu ilk gördükleri andaki gibi biraz umutsuz, biraz çevresinde olanları anlamlandıramamış bir çocuğun bakışlarıyla bakıyordu. Çenesini kaldırarak ve bir Eamon'a, bir Morrigan'a bakarak söze girdi.

"Adım Illarion, yakın zamana kadar şatonun iç kısmındaki muhafızlardan biriydim. Yaklaşık 15 yıldır muhafız olarak görev yapıyorum. Şey, yapıyordum yani." Cümlesini tamamlarken genç adamın sesi gittikçe kısılmıştı. Bir süre durakladıktan sonra tekrar konuşmaya başladı.

"Birkaç gün önce gerçekleşen Eliad Katliamı sonrasında şatoda ve çevresinde işler çok değişti. O korkunç... kıyım sonrası Dük Andohir tüm kontrolü ele aldı. Kral ve Kraliçe alelacele sade bir şekilde defnedildi..." Morrigan kısa bir süre Illarion'un anlattıklarına odaklanamadı.

Anne ve babası öyle alelade bir şekilde, aceleyle gömülmüşlerdi. Sanki hiç sevenleri yokmuş ve bir merasimi bile hak etmiyorlarmış gibi. Amcası yüzünden, onun hainliği yüzünden Edric ve Morrigan kendi anne ve babalarını son bir kez görüp layığıyla uğurlayamamışlardı Öte Dünya'ya. Morrigan içinin üşüdüğünü hissetti, kollarını kendine dolayarak titredi. Tıpkı son bir kez sarılamadıkları anne ve bbaası gibi, onun da kendisini kucaklayacak kimsesi yoktu.

Illarion Morrigan'ın tepkisini anlayamamış gibiydi, bu yüzden konuşmaya devam ediyordu. Ancak Morrigan onun dediklerini duyacak halde değildi, pelerininin ruhunun parçalanmışlığının yüzünden okunmasını engellemesine çok minnettardı. Bir damla gözyaşı sıcaklığıyla tenini yakarak yanağından yuvarlandı, ayaklarının dibindeki toprağı suladı.

Gecenin Varisi #1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin