2-Geçmişe Karışan Yaralar.

109 26 89
                                    

Herkese selamm, nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Uzun zaman sonra tekrar karşınızdayım.💜
Yazmayı bırakmıştım ama her yolun sonu, bu kurguya çıkıyor. :)
Çok uzatmadan bölüme geçelim ama ondan önce,,
Oy vermeyi ve yorum yapmayı ihmal etmezseniz çok sevinirim.
Bunlar, beni yazmaya teşvik eden şeuler.
Şimdiden teşekkürler ve keyifli okumalar.💜

Buğranın anlatımıyla.

Herkes yaralarımın üstünü örtüp geçti, o ise örtmek yerine iyileştirdi.

İzel'in ellerini, ellerimin arasına aldığımda hissettim yaşadığımı.
Bunca zaman ondan kaçtım çünkü bir yol buldum sandım.
Ondan kaçarak, geçmişten kurtulabilirim sandım ama hiç düşündüğüm gibi olmadı, aksine eskiden yaşadıklarım İzel'in yokluğunda beni daha çok darlamaya başladı.

Şimdi o, akciğer kanseriydi ve belki bu onu son görüşlerimden biriydi.
Ayrılmamızın üzerinden yaklaşık 4 ay geçmişti, onsuz yaşamaya bir şekil de alıştırmıştım kendimi ama şimdi...
Eğer kansere yenik düşerse, bir daha onu göremeyeceğim gerçeğini düşünmek bile istemiyordum.

İzel o kadar karamsar biriydi ki, bir şeyin hakkında kötü düşünüyorsa; o şeyin olacağı varsa bile olmazdı.
O yüzden doktora; kanseri olduğunu İzel'e söylememesini istedim.
Yaptığım doğru muydu hiç bilmiyordum, gerçekleri ondan saklayarak ne kadar ilerleyebilirim ki diye düşündüm ama en ulaşılabilir yol buydu.

Baş ağrıtıcı düşüncelerim beni ele geçirmek üzereyken Eda masaya geldi.
İzel'in kucağında; buluşan ellerimize şaşkın bir ifadeyle baktı.
Yüzüme zoraki bir gülümseye yerleştirip, Eda'ya döndüm.
Ağzı bir karış açık, bir bana bir İzel'e bakıp duruyordu.
Rahatsız olmuş gibi gözükmemek için ellerimi, geri çekmedim.

Tam "Kalkıyorum" diyeceğim sırada yemekler geldi.
İç çekerken, İzel'in yemeklere büyülenmiş gibi baktığını gördüm.
Gözlerine ayrı aşıktım.
İlk lokmayı ağzına attığında rahatlamış bir biçimde kendini geriye bıraktı
İkinci lokmasını aldığında, ben de ayağa kalktım.

"Oturmak isterdim ama gitmem lazım, akşam haberleşiriz. Görüşürüz Çiçeğim, görüşürüz Eda." dedim ve kasaya doğru yöneldim.
Hesabı ödeyip, çıkışa doğru hızlı bir şekil de yürümeye başladım.
Tam çıkış kapısına geldiğimde arkamı dönüp İzel'e bir kez daha baktım.
O güzel kumral saçlarına, açık kahve gözlerine ve gülüşüne.
Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde önümü dönüp, cafeden çıktım.

Ceketimin cebinden telefonu çıkardım ve hemen mesaj kısmına girdim.
Doktor diğer sonuçları atacaktı.
İzel'in yanındayken telefonumun titrediğini hissetmiştim ama görmesini istemediğim için hiç bozuntuya vermemiştim.

Hastanenin önüne park ettiğim arabama doğru yürürken, doktorun attığı sonuçlara anlam vermeye çalışıyordum.
En sonunda hiçbir şey anlamadığım için, doktorun yanına gitmeye karar verdim.
Zaten karaciğer kanseri, daha kötü ne olabilir ki diye düşünerek hastaneye doğru yürüyordum.

O kadar nefret ediyordum ki kendimden.
İzel'in annesi zaten yoktu, babasıyla da arası çok kötüydü.
Belki de bana en ihtiyaç duyduğu dönemler de yanında olmamıştım ama o, kendisi kötüyken bile bana iyi gelmeye çalışmıştı.

Sol elimin tersiyle, gözlerimdeki yaşı silerken geldiğimi fark ettim.
Doktorun odası zemin kattaydı.
Sol tarafa doğru dönüp, odasının kapısına geldim.
Oldukça sıra vardı ama benim o sırayı bekleyecek sabrım yoktu çünkü bir an önce bu sonuçların ne anlama geldiğini öğrenmek istiyordum.
Sıradaki hastalardan rica edip, içeri girdim.
Derin bir nefes alarak "Merhaba." dedim.

Yenilgiler ve MenekşelerWhere stories live. Discover now