3-Geçmeyen Geçmiş.

75 19 112
                                    

Selamm,,💜
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Uzatmadan bölüme geçeceğim ama ondan önce ufacık bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Oy atmayı ve yorum yapmayı ihmal etmezseniz çok sevinirim. Oy ve yorum geldikçe inanın daha fazla yazma isteği geliyor.🍀
Şimdiden çok çok teşekkür ederim.
Umarım beğenerek okursunuz, keyifli okumalaar.

Bölüm şarkısı;
Sezen Aksu-Biliyorsun

İzel'in anlatımıyla.

"Annem ve teyzemden sonra sıra bana mı gelmişti?
Annemi kaybettiğimde 9 yaşındaydım, o hastane koridorlarında; yanımda kimse olmadan beklediğimi hatırlıyorum.
Aslında daha 9 yaşında bir çocuğa göre, hissettiklerim çok fazlaydı.
Hayatın gerçekleriyle biraz erken karşılaşmıştım sanırım.

Babam hiçbir zaman yanımızda olmamıştı, yalnızlığımda bu yüzdendi.
Annem, son günlerinde artık hiç konuşamaz hâle gelmişti.
Odasına girip, annemin telefonundan, babamı aradığımı çok net hatırlıyorum.
"Ne var Çiçek?" diye, açmıştı telefonu.
Çiçek annemin adıydı.
Hıçkırıklarımın arasında zar zor cevap vermiştim.
"Baba nolur gel, annem ölüyor."

Gelmedi sanmayın, babam gerçekten gelmişti ama geç kalınmış bir geliş olmuştu.
Annem öldükten tam 3 gün sonra gelmişti.

Babam ilk hastaneye gitmiş, sonra annemin öldüğünü söylediklerinde teyzemlere gelmişti.
Ben o zamanlar teyzemler de kalıyordum.
Tabii cenaze evi, kalabalıktı.
"İzel, kalk aç şu kapıyı kızım." demişti, teyzem.

Koşa koşa açmaya gittiğim kapının ardında, en büyük nefretimin olduğunu bilmiyordum.
Evet, babam gelmişti.
Kapıyı geri kapatmaya çalışsam da, tabii ki gücüm yetmemişti.

"Ölenle ölünmüyor İzel. Ben gelsem de annen ölecekti, ben hiçbir şey değiştirmedim o yüzden bana kızmaya hakkın yok." dediğini, hatırlıyorum.
9 yaşında bir çocuk için oldukça ağır cümlelerdi bunlar.
O an hissettiklerimi çok net hatırlıyorum.
"En azından yanımda olabilirdin, bana destek olabilirdin baba." diye, geçirmiştim içimden.

O günden sonra, babamı bir daha görmemiştim.
O da beni aramamıştı.
Beni yanına almayı, teklif dahi etmemişti.
Etse de gitmek istemezdim ama en azından sorabilirdi.
Ben onun kızıydım.

Okuldaki arkadaşlarımın babasıyla arası çok iyiydi.
En yakın arkadaşımın ismi Tülin'di.
Bir gün ders sırasında, babası onu almaya gelmişti.
Sınıftan sarılarak çıkmışlardı.
O an kalbimin kaç parçaya bölündüğünü ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim.
Ertesi gün, okula geldiğimizde, Tülin bana babasıyla neler yaptığını anlatmıştı.
Ben, hiçbir zaman, babam beni istemiyor, diyememiştim.

Annemin ölümünün üzerinden yaklaşık 3 ay geçmişti.
Yavaş yavaş acısını unutmaya başladığım günler de, teyzemin de akciğer kanseri olduğunu öğrendik.
Bana belli etmemeye çalışsa da, günden güne durumunun kötüye gittiğinin farkındaydım.

O küçük yaşımda, kendime o kadar çok kızıyordum ki!
Annem ölmüştü.
Hayattaki tek akrabam da gözlerimin önünde, yavaş yavaş ölüyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.
O zamanlar, bir şeyler yapamayacağımın farkında değildim.
Ben, teyzemi iyileştireceğim düşüncesiyle yaşadım aylarca.
Sık sık telefonu kaçırıp, "Akciğer kanserine ne iyi gelir?" gibi, aramalar yapıyordum.
Tabii, bu aramaları nasıl sileceğimi bilmediğim için hepsi öyle kalıyordu.

Yenilgiler ve MenekşelerWhere stories live. Discover now