5.

294 40 68
                                    

James Arthur-Car's Outside

Louis'nin hoşlanmadığını söylediği günden bu yana yani evliliklerinin resmi olarak ilk gününden beri giyinmediği korsenin şimdi iki gündeki tüm rahatlığının intikamını almak ister gibi canını acıtıyor oluşunu görmezden gelmeye çalışıyordu. Salonda Louis'nin kız kardeşleri hariç tanıdığı tek bir kişi bile yoktu. Ona giydirilen üzerine pembe, krem ve kahverengi çiçekler işlenmiş beyaz takımı layığıyla taşımaya çalışıyordu sadece. Üstelik içindeki basit, incecik siyah bir tülden oluşan gömleği olur da Louis tarafından görülürse diye ceketini asla çıkartmıyordu. Boynuna kadar iliklenmiş gömleğin önünde siyah dantel işlemeler vardı ve ceketin açık bıraktığı yeri kapatıyordu sadece, omuzlarında da aynı işlemeler varken geriye kalan her yer ortadaydı. Louis'nin ona özel olanın özel kalmasıyla ilgili cümlesi kafasında döndükçe ürpererek sırılsıklam ter olan ceketine iyice sarılıyordu. Paçaları oldukça bol pantolonu ceketiyla aynı işlemelere sahipti ve beyaz paçalar altından siyah rugan ayakkabılar neredeyse gözükmüyordu. Yakasında, boynunun tam ortasına düğmeye iliştirilmiş büyük inci, her dönüşünda açık bırakılmış saçlarıyla birlikte sallanıyordu. İki yana dökülen kıvırcıkların arasından minik inciler geçirilmiş incecik örgüleri fark ediliyordu. Rahatsızca kıpırdanarak içki içip dans eden insanlar arasında tırnaklarını avuçlarına geçirerek Louis'yi bekliyordu.

Birçok varlıklı tüccarın, işletme sahiplerinin hatta politikacının bulunduğu salonda verilen bu davet her geçen dakikada daha da boğucu oluyordu. Harry, balkonda içilse bile salona giren sigara kokusunun onlarca farklı parfüm kokusuyla birleşmiş burnunu sızlatan kokuya daha fazla dayanamıyordu. Midesi yeterince soluduğu içki yüzünden artık bulanıyordu. Artık bitmesi için dua edecek seviyedeyken, açık mavi elbisesini çekiştirerek kendisine gürültülü topuk sesleriyle yaklaşan Royse kurtarıcısı oldu.

Yanına yaklaşan kızın bukleli saçlarından gözlerini bir türlü alamaz hâlde, ki artık gözleri o kadar parıltıya ve ışığa maruz kalmaktan odaklanamıyordu, can havliyle sordu.

"Yalvarırım, abini gördüğünü söyle."

Royse hevesle kafa salladı.
"Evet, çamaşırhaneye giden koridorda bir hizmetliyle konuşurken gördüm onu. Ama siz iyi misiniz?"

Harry, nefes alamadığını hissederek elini boynuna attı.
"Çok boğucu..."

"Tanrım, Harry!" Meggy'nin ince sesini duydu, sonrasında koluna giren ince kol onu adeta salonun balkona ulaşan tarafına sürükledi. Yüzüne çarpan serin havanın etkisiyle derince nefes alıp biraz olsun kendisine gelirken kurtulduğu bayık parfüm kokusundan ne kadar tiksindiğini fark etti.

Meggy, onu zorla korkulukla yaslandırdı.
"Burada bekleyin, size su bulup geleceğim. Tamam mı?"
Gözleri yarı açılır, yarı kapanır hâlde kafa salladı. Bir an önce o korseden kurtulmazsa bayılabilirdi ancak bunu söyleyemedi.
"Royse, abimi tekrar bul ve buraya gelmesini söyle! Tanrı aşkına bu hâle gelene kadar neden beklediniz ki!"

Arka arkaya iki çift kalın topuk sesi uzaklaştı ve yok oldu. Parmaklıkların soğuk demirlerini avuçlarında sıkarak derin nefeslerle sakinleşmeyi umuyordu. Islanmış ensesi, soğuk havayla ürperiyor onu üşütüyordu. Yine de hasta olacağını bile düşünemeyecek hâldeydi, daha önce böylesine kalabalık bir davette bulunmamıştı. İnsanlar yarın yokmuşçasına ikramları ve içkileri tüketiyor, sonrasında da kendilerini tüm gece çalan şarkıların içinde salonun ortasına atıyordu. O kadar çok reverans izlemişti ki artık buna da kusabilirdi.

"Kızlar haklıymış."

Duyduğu, onu tınısından bile huzursuz eden, aşırı bir özgüven ve küçümseme içeren sesle ardını döndü yavaşça. Tahmin ettiği gibi koyu yeşil, kaliteli kumaşı karanlıkta bile belli olan elbisesi ve parmaklarında parıldayan yüzüklerle onu gördü. Louis'nin annesi, Sophia Evelyn Tomlinson.

Flawless Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin