ANNE...

752 66 9
                                    

      Hepinize teşekkür ederim. Her şey için... Düşünüyorum da 20. Bölüm veya 25. Bölümler final olabilir. Gerçekten güzel bir final yapmayı düşünüyorum.

 Medya: Nigtmare


    Müzik: Don't You Forget The Sun


   Ayaklarımın ucundaki küçük Jessica'ya baka kalmıştım. Benim olamayacağım kadar masumdu. Ben...geçmişte olmalıydım. Karşı kaldırımda oturan küçük Blue'ya baktım. Küçükken bile güzeldi. Küçük Jess kalktı ve Blue'ya doğru yürümeye başladı. Yanına çömeldi. Bende yanlarına gittim ve dinlemeye başladım. " Ne okuyorsun? " Blue kitabı kapatıp kapağını gösterdi. "'Esrarengiz ' adlı bir bilim kurgu romanı. Gerçekten de çok güzel. " Jessica elini uzatıp kapağı okşamaya başladı. "Kitaplarla aram pek yoktur ama bu kitabı sevdim. " Blue gülümsedi ve elini Jessica'nın elinin üzerine koydu. " Ben de seni sevdim. " Küçük Jess'in suratı kızardı sonra da kendini tanıtmaya başladı. " B-ben Jessica FİRE. Senin adın ne? " " Blue Black " Küçük Jess gülümsedi. Sonra sokağın başında koşuşturma sesleri geldi. Oraya bakınca 3 erkek çocuğunun koşturduğunu gördüm.


   Blue'nun yanına gelince durdular. Amaçlarını anlamıştım. Suratlarında ki gülümseme her şeyi anlatıyordu. Çocuklardan bir tanesi alayla güldü ve Blue'nun elinden kitabı zorla aldı. Blue hemen ayağa kalktı ve kitabı bağırarak geri istedi. Çocuk alayla kitaba baktı ve güldü. " Manyak falan mısın sen? Böyle şeyler okumaman gerektiğini tembih edilmedi mi?" Blue iyice kızmıştı. Bağırmaya başlayınca çocuk bacağına tekme attı. Blue inleyerek yere düştü. Jess hemen önlerine geçti ve Blue'ya vurmalarını engelledi. Çocuk çekilmesi için bağırınca Jess sağlam bir tokat yapıştırdı. Tokat kırbaç gibi şaklamıştı. O ses adamı benzettiğim günü hatırlatıyordu bana. Sırıttım ve Jess'i izlemeye devam ettim. Çocuk yere düştü. Jess " DEFOL!"  diye bağırınca topukladılar. Buradan ne olacağım anlaşılıyordu.


   Jess Blue'yu kaldırdı ve üzerini sirkeledi. Blue Jess'e sarılınca ilk önce şaşırdım ama sonra gülümsedim. Blue benim küçükken sahip olduğum tek arkadaşımdı. O yüzden sürekli Blue'yu görmek istedim. Blue.... Ben seni nasıl unuttum...." Maviş " diye araya giren küçük Jess beni şaşırttı. Jess Blue'nun başını okşuyordu. Kalbimde bir şeyler yer değiştirdi. Kendimi daha iyi hissediyordum.


Sanki olamam gereken kişi ben değildim. Böle biri olmamı kim sağladı. Slender'ın yaptığını biliyorum ama altında daha derin şeylerin yattığına emindim. Birden gözlerim beyaza dönü ve tekrar görüntü geri geldi. Blue. Karşımdaydı. Geçmişe dönmüş olmalıydım. Ben az önce geçmişte yolculuk yapmıştım. Gözlerimi kırpıştırdım. " Jessica? Sen iyi misin?" Başımı sallayıp onayladım. Blue elimi bıraktı ve içeri girmemiz için içeriyi gösterdi.


Beni hatırlamamış mıydı? Kalbimde tekrar parçalar yer değiştirdi. Kalbimdeki duyguyu tanımıyordum. Kaybetme duygusumu? Kalp kırılması mı?(YN:Sizce ne?) " Olayları Lisa bana anlattı. Proxy olmakla ilgiliydi değil mi?" Başımı salladım. "Sana açıklayacağım." Lisa'ya baktı. " Özel olarak" Lisa'nın suratındaki sırıtma silindi. Somurtarak ayğa kalktı ve odadan dışarı çıktı.


Blue bana baktı. " Bak Jess...Proxy olman için...ailenden birinin de Proxy DNA'sı taşıyor olaması gerekiyor. Hiç araştırdın mı? Sana söylediler mi?" Gözlerim dev gibi açıldı. Ailemden birinin Proxy DNA'sı mı...? A-ama....benim ailem...onları hiç tanımadım. Annem, babam dediğim piç kurusu ve sevgili kardeşim. Onlar haricinde hiç aile üyesi tanımıyordum. Amcam vardı ama onu da saymıyordum. Türkiye'nin bilmem neresindeki adam bana DNA'sını nasıl bulaştırabilirdi ki? Aslında ailemizle bir alakası yoktu. Kendisi sadece babamın en yakın arkadaşıydı. Gözümün önünde bir el sallanınca kendime geldim. "Sana kimse böyle bir şey söylemedi değil mi?" Gözlerimi sıkı bir şekilde kapattım. Kendimi....kötü hissediyordum.

PROXY OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin