【過ぎ去った】

671 68 67
                                    








FLASHBACK:

"Huyu'yu gördünüz mü?" Hotaru'nun sesiyle salondaki iki erkek kafalarını kaldırdı. Wyvren kaşlarını çatıp doğruldu. "Hayır ne oldu ki?"

"Washi aradı. Hepimizin bir kaç saat boyunca evde kalmasını istedi. Sanırım babamın evinde yangın çıkmış ama Huyu'yu hiçbir yerde göremedim." Aynı zamanda da telefonu kulağına yaslamış Huyu'nun telefonunu açmasını bekliyordu.

Wyvren'in gözleri Isao'ya kaydığında kaşları çatıldı. Oğlan hayalet görmüş gibi bembeyaz olmuştu ve gözleri kocaman şekilde duvara bakıyordu. "Biliyorum." dedi oğlan sessizce. Sesi çok donuktu.

Hotaru kardeşine döndüğünde kaşları çatıldı. "Isao sen iyi misin?"

Isao hızla ayağa fırlayıp abisinin kollarını tuttu. "Abi koş! H-huyu o yangının sebebi olabilir! Dün gece bana ö-ödev için en yanıcı maddeleri sormuştu." Panikle titremeye başladığında Wyvren kardeşine sert bir yumruk attı.

"Kendine gel sikik! Şimdi böyle kendini kaybetmenin sırası değil. Washi'yi arayın! Evdeki yangın söndürme tüplerini alın ve gelin! Çabuk!"

O sırada genç kız ateşin saramadığı tek noktada duruyordu babasıyla. Gözleri elinde işlediği mendildeydi. Üstüne güzel bir çiçek işliyordu. Nakış yapmayı hep sevmişti şimdi etraflarını ateşler sarmışken yapabilecek daha iyi bir şey olmadığını düşünüyordu.

Yataktaki babası ise öleceğini kabullenmiş duman yüzünden öksürüyordu. Küçük kız ayağa kalkıp su aldı bir bardak. Babasına yavaşça içirip masaya bıraktı. "Yakında sen ve ben babacığım anneme kavuşacağız." Eğilip adamın boynunu sıktı. "Bana söz vermiştin ama tutmadın. Beni anneme götürmedin ama ben seni götüreceğim merak etme."

Oturduğu yerden kalkıp camları açtı. Dışarıda herkes ateşi söndürmek için çabalıyordu. Genç kız gözünden düşen yaşı sildi. "Neden hala benim için uğraşıyorsunuz? Sevilmek istemiyorum. Ölmem için benden nefret etmeniz gerekiyor." Yere çöküp başını duvara vurdu sertçe. "Nefret edin benden!"

Ağlamaya başladığında gözleri babasına kaydı. Adamın zar zor nefes aldığını fark ettiğinde beynine şimşekler çarptı resmen. Ne yapıyordu şu an? Neden yapıyordu? Ayağa kalkıp odadaki yangın söndürme tüpünü aldı. "Özür dilerim, özür dilerim. B-ben neden yaptığımı bilmiyorum baba özür dilerim." Yangına tüpü sıktığında ateş daha da arttı.

Genç kız babasını kollarından tutup tekerlekli sandalyeye oturttu. Camın yakınına götürüp babasının daha iyi nefes almasını sağladı. "Sanırım Washi haklı. Gerçekten herkese zarar veriyorum, insanları zorla peşimden perişan ediyorum." Zorlukla gülümseyip kapıya ilerledi. "Sanırım burda tek ölmesi gereken benim."

Bir mucize, o an olan bir mucizeydi belki ama babasının kolunu tuttuğunu hissetti. Başını çevirdiğinde kendine yalvaran gözlerle bakan adamın gözlerinin içine bakarak ağlamaya başladı. İçeriden bir patlama geldiğinde genç kız savruldu. Yaşlı adam uzanıp kızını korumak için önüne geçmek istedi fakat yapamadı. Bedeni izin vermedi. Çaresizce sadece dışarı baktı.

Yerde yatan kızın anlından akan kanlarla durumunun ciddi olduğunu fark etti adam. Tek yapabildiği şey Tanrı'ya dua etmek oldu. Uzanamadı, kızını koruyamadı. Kendinden bir kere daha nefret etti fakat hiçbir şey yapamadı...

***

"Ruyoko-san sizinle tanıştığıma memnun oldum." Huyu eğilip kadını selamladıktan sonra doğrulup samimi bir gülümseme verdi kadına.

Kadın gülümseyip kızın yanaklarını sıktı. "Aw! Ne tatlısın sen. Oğlumla çıkma konusunda emin misin hayatım? Kendisi hiç iyi bir seçenek değildir." Oğluna kınayan bakışlar attıktan sonra kıza geri döndü.

Huyu hafifçe kıkırdayıp Keisuke'nin elini tuttu. "Evet eminim. Keisuke bana karşı çok kibar ve düşünceli bir erkek arkadaş. Onun yanında iyi hissediyorum." Söylerken biraz yanakları kızarmıştı. Keisuke ise bir aslan gibi kabarmıştı.

Sırıtıp annesine baktı. "Gördün mü?! Ben en iyisiyim!"

Ruyoko kızın elini tutup kulağına eğildi. "Onu bırakırsan sana kesinlikle daha iyisini bulabilirim. Onunla bir hayat geçiremezsin emin ol."

Keisuke ihanete uğramış gibi annesine baktı. "Anne! Ben senin oğlunum düşmanın değilim!" Sinirle bağırdığında kadın göz devirip oğlana sert bir tekme geçirdi. "KES SESİNİ!"

Huyu ise aklına gelen annesiyle sızlayan burnunu hafifçe çekip güldü. "Acaba biraz sakin mi olsanız?" dedi araya girmek konusunda tedirgin olarak. Tekme yemekten korkuyordu. Ruyoko-san her an kendisini de tekmelermiş gibi hissediyordu.

Ruyoko oğluna dik dik bakmaya devam edip Huyu'nun kolunu tutarak koltuğa oturdu. "Gel hayatım. Bana en baştan nasıl tanıştığınızı anlat." Genç kıza karşı sorunsuz şekilde gülümsemişti.

Huyu ise Keisuke'ye bakıp başını eğdi. "Şey Keisuke anlatsa olmaz mı?" Kadın utandığını fark ettiğinde oğluna dik dik bakış karşı koltuğu işaret etti. "Otur ve anlat velet."

Keisuke öfkeli bir şekilde hırlayıp karşı koltuğa oturdu. "Anlatsın işte!"

Huyu saçlarında yumuşak bir el hissedince kalbi paramparça oldu. Sanki yıllardır eksik olan şeyi bulmuş gibi hissetti. "Gelinim utandı belli ki! Anlat işte."

Anne oğul kavgaya başlarken genç kız kimsenin fark etmeyeceği şekilde ağlamamak için kendini sıkıyordu. Kendi annesi bir kere bile saçını okşayamamıştı...



スケートボード || 𝙱. 𝙺𝚎𝚒𝚜𝚞𝚔𝚎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin