6| Bitmeyen Kırgınlık

2.7K 194 188
                                    

Selamlarrr

Bu fici çok seviyorum dedim dedim nazar değdirdim. Bu bölümü yazarken epey zorlandım ve biraz ilham kaybı yaşadım. Umarım güzel güzel yorumlar yaparsınız da ilham perilerim geri gelir. 

Biraz geçiş bölümümsü bir bölüm oldu ama sonda bombayı patlattım. 

Keyifle okuduğunuz bir bölüm olur umarım. 

İyi okumalar

Sizi seviyorummm <333 

****










İçimde garip bir kırgınlık vardı. Kalbimi titreten yitip gitmeyen ve sevgimin önüne geçen bir kırgınlık. Kocaman bir kırgınlık... İnsan en sevdiği tarafından kırıldığında bitmiyormuş bu kırgınlık, geçmiyormuş. Berbat giden mahvolmuş hayatımda bunu da deneyimlemiştim.

Jungkook sayesinde.

Bana bütün acılarımı, bütün mahvoluşlarımı yaşatmıştı. Şimdi de içime koca bir kırgınlık bırakmıştı. Ben bu kırığı nasıl onarırım, nasıl eskiye dönerim bilmiyordum. Nasıl geçerdi bu kırgınlık?

Boğuluyormuşcasına derin bir nefesi içime çektim ve birbirine yapışan göz kapaklarımı zorlukla araladım. Boşluktaydım sanki öyle hissediyordum. Bomboş ama kırgın.

"Taehyung..."

Jungkook'un sesini duyduğumda kısıkça açılan gözlerimi tekrar kapattım. Ona öyle bir kırgındım ki ona olan aşkımı yok etmek için kalbimi sökmek istedim. Söküp atmak ondan sonsuza kadar kurtulmak istedim.

Gözlerimi yeniden açtığımda hâlâ aynı yerde olduğumuzu fark ettim. Ancak dışarı da değil de arabanın içindeydik. Arabanın arka koltuğunda Jungkook'un kucağındaydım. Beni kolları arasında sımsıkı tutuyor ve kızarmış yaşlı gözlerle yüzümü süzüyordu.

Uyandığımı gördüğünde bir eli havalandı ve hâlâ biraz sızlayan yanağımı buldu. Önce acımadan vurduğu yanağıma şimdi acıtmaktan korkarcasına yavaşça dokunuyordu. Derdi neydi bunun?

Bana vuracak kadar ne yaşamıştı? Peki şimdi neden böyle davranıyordu? Neyin, kimin intikamını alıyordu benden?

"İyi misin?" Dediğinde yanağımdaki elini saçlarıma götürdü ve yüzümden çekerek rahatlamamı sağlamaya çalıştı. Hâlâ gözlerimin önü bulanıktı ve olanları tam idrak edemiyordum.

İyice kendime geldiğimi hissettiğimde bir elimi Jungkook'un göğsüne koyarak ittim onu ve kendimden uzaklaştırdım. Kolları arasından çıktığımda arabanın koltuğunda duran bacaklarımı yere indirdim. Jungkook sessizce beni izliyordu.

Arabanın kapısını açmak için uzandığımda beni durdurdu. Kolumu elinden kurtarmak için çektim ama bırakmadı. "Jungkook yeniden tartışmak istemiyorum o yüzden bırak beni." Dedim yorgun çıkan sesimle zar zor. Hâlâ kendimi çok iyi hissetmiyordum.

"Taehyung ben..." Dediğinde bir şey söyleyemeden sustu. Ne diyecekti? Özür dilerim? Üzgünüm? Bunların hiçbiri bir şey ifade etmiyordu artık benim için.

"Sen ne Jungkook?" Dedim ona dönerken. Hâlâ çok sinirliydim. Hiçbir alfa bir omegaya vuramazdı. Sebep ne olursa olsun. Jungkook'un bana vurması için bir sebebi de yoktu. Bana vuramazdı.

"Ne oldu? Bana vurduğun için pişman mı oldun? Pişmanlık gözyaşları mı bunlar da?" Alay eder gibi konuşuyordum ama içim acıyordu. Çok acıyordu. Biz ne ara bu hâle gelmiştik? Nasıl birbirimize bu kadar düşman olmuştuk? Oysa biz her zaman birbirimizi çok seveceğimize söz vermiştik. Keşke hep küçük kalsaydık. Büyüyünce insan verdiği sözleri de unutuyordu.

The Revenge | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin