000.000.16.000

261 38 56
                                    

"Günaydın. Erkencisin?"

Melih telefonundan başını kaldırıp kendini yanına bırakan Gökalp'e baktı. Telefonunun ekranını kapatıp oturduğu bankta hafifçe ona doğru döndü. "Ne işin var bu saatte okulda?" diye sordu tek kaşı havalanırken.

"Önce ben sormuştum ama neyse." Hafifçe gözlerini devirdi. "Evdekilerin işi vardı, erken çıktılar onlarla beraber ben de çıkıp geldim. Sen?"

"Uyku tutmadı."

"Mantıklı." diye mırıldanıp kafasını salladı Gökalp. "Göz altlarından tahmin etmeliydim."

Melih başıyla onaylayıp önüne döndü. Aslında yalnız olacağını düşünüyordu. Bazen yine uyku tutmayıp evde olmaya dayanamadığında erken çıkıp geldiği olurdu. Bu bankta bir başına otururdu. Bu saatlerde serin olduğu ve kimse olmadığı için başka bir yere gidip sonra tekrar okula gelme zahmetine girmezdi. Şimdiyse Gökalp gelmişti ve sanki oturacak başka bir yer yokmuş gibi bir de yanına oturmuştu.

"Yine de bu saatte burada olmanı açıklamıyor."

Melih bıkkın bir ifadeyle Gökalp'e döndü. "Keyfim öyle istedi, geldim."

Gökalp tekrar gözünü devirerek önüne döndü. Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturdu ve etrafa bakınmaya başladı. Melihse yanından kalkmayışına sabır dileyerek önüne döndü. Bir yalnız kalacaktım onun da içine sıçtın, diye düşündü. Telefonunu açtığında Dilara'yla olan resmiyle karşılaştı. Gökalp gelmeden önce eski resimlere bakıyordu. Yavaşça yana kaydırdı ve başka bir taneye baktı, sonra başka bir tanesine.

"Daha iyi misiniz?"

Melih anlamsız bakışlarla Gökalp'e baktı.

"U-umarım öylesinizdir anlamında sordum." diye açıkladı hemen.

"Bildiğin bir şey mi var?"

"Ne gibi?"

"Her hangi bir şey Gökalp. Başka bir şey gelmiyor aklıma, buna bu kadar takılmana."

"Bir şey varsa bilmiyorum. Bilsem çoktan söylerdim. Gerçi inanır mıydın bilmiyorum ama." Derin bir nefes verdi. "Sadece ne gördüysem sizde onu söyledim sana bu zamana kadar."

Neşeden yoksun bir şekilde güldü Melih. "Neden? Çıkarın ne? Nasıl olduğumuzu biliyorsun Gökalp. Aramızı bozmak için değilse neden?"

Gökalp omuz silkti umursamazca. "Sandığından daha çok değer veriyorum."

Melih'in kaşları çatıldı. "Ne demek istiyorsun?"

"Yani bazen o kadar da gıcık olmuyorum sana. Tıpkı senin dün akşam oyundaki paralarını atman gibi. Sen de bazen katlanılabilir ve iyilik yapılabilir biri olabiliyorsun."

Melih gözlerini devirip önüne döndü. Bazen garip bir şekilde anlaşabildiklerinin farkındaydı ama ne o kadar samimiydiler ne de arkadaş. Bu yüzden anlamıyordu. Kafası yeterince dolu olduğundan bunu umurmamaya karar verdi. Aralarında geçen kısa bir sessizlik sonrasındaysa konuşan Melih oldu.

"Buğrayla arayı düzeltmişsin?"

"Düzelttik denemez. Ama konuştuk. Sanırım bu da bir şeydir. Cengiz nasıl oldu? Biliyor musun?"

"Daha iyiymiş. Sanırım pazartesi de kontrole gidecek. Ama bir süre daha okula gelmeyecekmiş."

"Doktor mu gitme-"

"Kendi istemiyormuş."

Gökalp dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi. Anladım dercesine hafifçe salladı. "Emre'ye ya da Bilal'e soracaktım ama çekindim."

H4CK3R | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin