1. Bölüm

361 34 8
                                    

Pete, kardeşi ile beraber bir mezarlığa terk edildiğinde yedi yaşındaydı.

Babaları bir gece ikizleri uyudukları yataktan kaldırmış, üstlerini bile giyinmelerine izin vermeden arabaya bindirip yaşadıkları şehrin kuzeyinde kalan büyük mezarlığa götürmüştü onları.

Pete o geceye dair anılarında hep soğuğu hatırlıyordu.

Hava o gece gerçekten çok soğuktu ve ayakkabılarını bile giymesine izin vermeyen babası yüzünden erkek kardeşinin sürekli ayaklarını hareket ettirdiğini anımsıyordu.

O gece babası onları bir melek heykelinin önünde bırakmış, gün doğmadan çıkışa canlı olarak ulaşmalarını istemişti. Yedi yaşındaki ikizler kelimelerin ağırlığı altında ezilmişlerdi ancak yine de ağızlarını açıp babalarına itiraz edememiş, sislerin ardında kaybolana kadar babalarının uzun bedenini izlemişlerdi.

Penn sonunda aradan geçen yarım saatin ardından konuşmaya cesaret edip fısıldayarak "Ne yapacağız?" diye sormuştu. Dudaklarından dökülen nefes uğursuz geceye uzanan gri bir duman olurken Pete ıslanan yanaklarını elleriyle kurulamış kardeşinin elinden tutup yürümeye başlamıştı.

Mezarlıklarda insanları korkutmaktan zevk alan birkaç zararsız orman cinine yolu sorduktan sonra iki kardeş sessizce çıkışa doğru ilerlemişti. Penn bir elf tarafından süs havuzuna düşürülmüştü ve Pete de bir orman cini tarafından ısırılmıştı ancak geceyi bu kadar küçük zararla atlatmış olarak çıkışa ulaştıklarında babalarının yüzünde gururlu bir ifade vardı.

Yirmi bir yaşındaki Pete babasının o gece neden böyle davrandığını anlıyor olsa da yedi yaşındaki Pete babasının gözlerinde gördüğü şeyden korkmuş, onunla arasına aşılmaz duvarlar örmüştü.

O babasından korkuyordu.

Kendilerine Shiva diyen bir örgütün üyesi olan babaları ikizleri de örgütün bir parçası haline getirmişti ve o gece bir tür kabul töreniydi.

Pete bu yüzden karşısında salonun tavanına kadar uzanan  kanatları olan adama bakarken korkmuyordu.

Kafa karışıklığına eşlik eden silik anıları beynini büyük bir çorba kasesi haline getirirken sanki en normal olan şey adamın eflatun rengi gözlerini kendisine dikip bakmasıydı.

"Neler oldu?" diye sordu. Sis perdesinin ardına gizlenmiş anılarında büyük taştan bir köprü ve köprünün bir ucunda oturan bedeni vardı. Akşamın erken saatlerinde içtiği alkol kanında dolanırken dolunayı izlemek istemiş, taş köprünün üstüne çıkmıştı. İpin üzerinde yürüyen bir akrobat misali köprünün ucunda sallanan bedeni eflatun rengi bir çift göz ile kesişmiş, ona kocaman parlak bir gülümseme göndermişti.

"Köprüdeydin..." dedi kafa karışıklığını gidermek için konuşmaya devam ederken. Adamın gözleri inatla kendi gözlerinden ayrılmazken, sessizliği can sıkıcıydı. Oradaydı. Kendi bedeninin biraz gerisinde ona karmaşık gözlerle bakıyordu. Karanlık gecede belirgin olmayan kanatları şimdi güneş ışınlarını yutan bir kara delik gibiydi.

"Köprüden düştün. Soğuk su ve alkol yüzünden saniyeler içinde boğuldun." Kelimeleri buz gibiydi. Öyle ki Pete adamın dudaklarından fırlayıp birer bıçak gibi tenine saplanan kelimelerin değdiği yerleri kanattığını hissetti. 

"Saçmalık..." diye mırıldandı ancak adamın söylediklerinin doğru olduğunu biliyordu. Suyun içine düşüşünü, suyun onu kucaklayışını hatırlıyordu. Onu sıkıca sarmalamış, yüzeye çıkmasına izin vermemişti. Bir yerden sonra Pete de bunun için uğraşmamış, sıcak kollara sığınmıştı. Ölüm, üşüyen bedenini yavaşça ısıtırken dudaklarına değen soğuk dudakları hatırlıyordu. Dudakların aksine içine akan sıcaklık, uyuşan bedeninin her yanına dağılırken gözlerini açtığı an zihninde yeniden oynuyordu.

Bạn đã đọc hết các phần đã được đăng tải.

⏰ Cập nhật Lần cuối: Oct 03, 2022 ⏰

Thêm truyện này vào Thư viện của bạn để nhận thông báo chương mới!

Lucifer || VegaspeteNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ