Elimdeki anahtarı kilide sokamadığım ilk andı sanırım. Heyecandan mı, gerginlikten mi, belirsizlikten mi yoksa korkundan mı anlamasam da titriyordum işte.
Minho arkamda durmuş nefesi boynuma değerken bir elini yavaşça belime sararak bekliyordu kapıyı açmamı.Bugün okulda ayarladığımız gibi okuldan sonra bana geçmiştik. Normalde Minho'nun provası vardı fakat çıkışta Bay Oh'un yanına yalandan öksüre öksüre giderken ben gülmemek için elimi dişliyordum.
Canım sevgilim "hocam ben çok fenayım şimdi gelip herkesi hasta etmeyeyim." Diye diye boğazını parçalarcasına öksürürken Bay Oh elini yüzüne siper ederek aceleyle kovmuştu Minho'yu yanından. Ben kapıda onu beklerken arkasını döner dönmez flörtöz bir şekilde göz kırpınca parmak uçlarımda yükselmiştim bir saniye kadar. Ve sonra asla anlamadığım o şey oldu. Minho ve ben garip bir şekilde birbirimize bakamıyorduk. Aramızda hareketlenen enerjiyi dışardan kim görse anlardı sanırım ve o yüzden şu an kapıda ellerim titrerken az sonra sevgilimi duvara yapıştırma hayalleri kuruyordum.Nihayet demir kapı gıcırdayarak açılırken pek sakin sayılamayacak bir şekilde arka arkaya eve adım attığımızda Minho gözünü benden bir an bile çekmeden ağır hareketlerle üzerindeki paltosunu çıkarırken ben durmuş onu izliyordum. Fakat birkaç saniye sonra sanki kendime geleyim diye muzipçe kıkırdayan sevgilim gözünün ucuyla üzerimi işaret ederek paltomu çıkarmam gerektiğini hatırlattı. Ben de küçük fantazi dünyamı hızla geride bırakırken onun aksine bir hışımla çıkardım üstümdeki ağırlığı ve sofanın gelişi güzel bir yerine fırlattım. Minho da beni taklit ederek paltosunu paltomun üzerine fırlattığında daha fazla bu belirsizlikle yaşayamayacağımı anlayıp aramızdaki birkaç adımlık mesafeyi sıfıra indirirken yalnızca onun gözlerinin içine bakıyordum. En ufak tereddütte geri çekilmeye hazırken Minho sanki bunu bekliyormuş gibi ona yaklaştığım anda kollarını belime sararken başının iki yanından tuttuğum sevgilimi öpmeye başladım.
Yeni öğrenmemize rağmen bu kadar iyi yaptığımız başka bir şey yoktu. Hocalarımız bu işi çabucak kavradığımızı görseler yüzümüze tükürürlerdi herhalde.
Aklımdaki saçma sapan düşünceler bir bir beni terk ederken Minho'nun yanaklarına indirdiğim ellerim onu sıkıca tutuyordu. Sanki olabilirmiş gibi sevgilimi daha çok kendime yaklaştırmaya çalıştığım sırada Minho beklenmedik bir şey yaparak dudağımı ısırdı. Anında gözlerim açılırken ondan ayrılmadan bunun neden bu kadar hoşuma gittiğini düşünmeye başladım fakat Minho ondan başka bir şey düşünmemi istemiyormuş gibi belimdeki ellerini yavaşça aşağıya kaydırarak beni kalçalarımdan tuttuğunda ben de nefesimi tuttum ve hem öpüşüp hem nefes tutmak aynı anda mümkün olmadığı için kısa bir süreliğine ayrılmak zorunda kaldık. Bu arada Minho nefes nefese ve dudakları aralık bir şekilde baygın bakışlarla bana bakarken büyük ihtimalle ondan farkım yoktu. Dağılan saçlarına ellerimi attığım sırada yavaşça tekrar ona yaklaşmaya başladığımda ikimizin de gözleri açıktı fakat ben ona yaklaştıkça kapanan gözlerine bakarak iç çekip dudağının üzerinde derin bir nefes alarak öptüm onu. Bunu birkaç kez tekrarladığım sırada Minho'nun kalçamdaki elleri tuttuğu yerleri sıkarken kendime hakim olamadan dudaklarımın arasından onun ağzının içine ufak bir inilti karışırken bu defa benden ayrılan Minho oldu.
"Sevgilim..." dedi kontrolsüz nefesleri eşliğinde. Ben onun saçlarını karıştırırken bunu daha önce neden yapmadığımı düşünüyordum.
"Hımm?" Burnumun ucunu onun burnuna sürterken cevapladım onu. Az sonra tekrar öpmeye hazırlanıyordum aslında. Bütün gece Minho ile öpüşme hayalleri kurmaya başlamıştım bile.
"Emin misin sen?" Birbirimizden bir santim bile ayrılmadan gözlerinin içine bakmaya çalışınca başarısız oldum ve kafamı ondan biraz uzaklaştırarak baktım sevgilime.
YOU ARE READING
aramızdaki iğneler, minsung✓
Teen FictionAramızdaki iğneler bizi birbirimize diker ancak.