6

41 9 2
                                    

Mantık dersinde hoca tanımlanan ve tanımlanmayan adı altında iki konu işledi ve tanımlanmayan şeylere duygular,aşk, sevgi gibi örnekler verdi bunun üzerine düşünen Seval:
Aşk madem tanımlanamaz bir şey niye bu kadar can acıtıyor, belki " madem tanımlanamıyorum o zaman beni iliklerinize kadar hissedin" diyordur. Belki "beni yok sayamazsınız burdayım " demeye çalışıyordur. Ya da sadece mantığa karşı açtığı savaşı kazanmaya çalışıyordur, birde amaca giden her yol mübahtır diye düşünüyorsa aşık olanın vay haline. Aşk gerçekten açıklanamaz bir şeyse furkan'ın gözlerinde gördüğü ne? Aşık olduğunu kabul ettiği gün mü? Güneşin " benden parlağı yok, benden başkası ısıtamaz dünyayı" övünmesinin yalan olduğunu düşündürdü sevale.
Güneş ışığı yalanmış furkanda gördüğü gözlerden sonra, güneşin dünyayı ısıtması boşaymış sevalin kalbindeki yangından sonra, yalanmış sıvıların kaynama noktaları furkanla göz göze gelince buz gibi kanının fokurdaması, başka hangi şey aynı anda hem kanı dondurup hem sımsıcak bi sevinç içine sokabilir ki? Mantıkçılar aşkı tanımlanamazlar sınıfına koymuş furkan'ın gözleri çürütürken bu tezi, uçamazmış insan yer çekimi varken sevalin furkanı görünce kalbinin uçuşunu görmediklerinden, fizik kurallarına karşı çıkmazmış insan, bi anda sevalin hayatını alt üst eden o bakışlar varken...

Her şey olacağına varırmış. Doğru mu bu? Seval'in hayalleri için mükemmel ya hayal kırıklıkları? Seval bi yolda: kenarları keskin, ortası cehennem ateşi, Furkana yürüdüğü yollar güllerle dolu ama neden ona dikenleri batıyor? Sevali bu yola atansa küçük bi tebessüm, yoldan nasıl kurtulacağını düşünüyor: yolun ortasından yürüse yanar, kenarlardan gitse kanar, gülün dikenlerini kırsa gül dikensiz olmaz. Bu yolu kim getirdi bu hale? Furkana olan bakış açısı mı sıcaklaştırdı bu yolu böyle yoksa furkan'ın sevale bakışları mı?
Nasıl geldi bu hale bu yol? Furkana karşı duygularını söylemede ki utangaçlığımı keskinleştirdi bu yolu böyle yoksa onun sevale her sataşmasında ki endamı mı ? Peki bu yola kim koydu bu gülleri? Sevalin hayallerini süslediği güler mi bunlar o yüzden mi dikenleri böyle can yakıyor yoksa Hayalini kurarken incinmesinden korktuğu acı mı bu? Ne çekiyor sevali bu yola? Güllerin kokusu mu Yoksa furkan'ın gözlerimi buram buram aşk kokan? Bile bile o kokuda zehirlenmek isteyen Seval mi yoksa sevali zehirlenmeye zorlayan furkan'ın nefesi mi?
Yüzme bilmeden girer mi hiç insan suya? Boğulacağını bile bile hemde, delilik nerde? Yüzme bilmeden okyanusa kafa tutmak mı? Gönüllü çıkar her aşık bu yola, boğulacağını bile bile okyanusa kafa tutar mesela, boğulsa da pişman olmamalı bence insan bu okyanusta, en azından saf aşk için geçerli olmalı bu düşünce , saf aşk varsa: sevgi var, masumiyetin en kirli hali olsa bile masumiyet var, huzur var çünkü sen zaten bi gülüşe sığdırmışsındır tüm bunları...
Her şey olacağına varırmış.
Peki bu yolun olacağı neresi? Varacağı ne? Nasıl bitecek bu yol? Nerde bitecek? biter mi ki?
Bu yolun olacağı furkansa olsun,Furkan değilsede varmasın zaten bi yere...
Öğlen arası futbol oynayan furkan'ı izleyen Seval zil çalınca yukarı çıkar. Furkan hemen arkasından koşar adım gelir ve sevalin önüne geçer ama önüne geçince yavaşlar. Ders bitimi yurda doğru yürüyen seval, Furkan yine yurtlarının ordan gelir- yurtlar karşı karşıya- ve sevale bakarak yürür gözlerini kaçıran Seval tekrar Furkana bakınca hala sevale bakıyordu. Seval ilk defa furkan'ın bu kadar yumuşak bi bakışına denk gelir normalde çok sert bakan Furkana. Madem seval'den " bu kızı etrafımda görmek istemiyorum " diyecek kadar sevmiyorsun niye kızın gözlerine gülümseyerek yürüyorsun be çocuk?
Aşk o kadar büyük bir yük ki, en azından Furkan BAKAN aşkı:
Seval Furkana olan aşkını, aklına devretse kaybolur, dağlara devretse yıkılır, denize yazsam kurur, güneşe devretsem kendi ateşinden utanır, aya devretsem dünyayı aydınlatmaya utanır, yıldızlara anlatsam kayaralar, bi depreme devretsem dünyada kum tanesi üstünde kum kalmaz...
Furakana olan aşkını kalkıp anlatsa, mesela bi güvercine uçmayı unutur mu?
Bi ağaca anlatsa sonbahar erken mi gelir ya da sadece baharımı yaşar? Gökyüzüne mi anlatsa? Bulutlarla beraber gelip yağmur mu yağdırır yoksa bi bulut bile gelmeye çekinir mi?
Aşka anlatsa furkanı?
Utanır mı acaba kendinden ?
Tüm bunlar kaldıramazken bu aşkı Seval, furkan'ın adını kalbine yazdı mürekkep bile kıskandı...

İmkansız Ama VazgeçilmezWhere stories live. Discover now