28. Bölüm: Korku

115 27 335
                                    

Silah sesi kulaklara zarar veren tınısıyla patladığında o gün merakını atlatmış olan çantanın içinde bir silah olduğunu şimdi öğrendi. Bu kadar zamandır yanından ayırmayıp çantasında taşıdığı bir silahı vardı ve eli titremeden ateş açmıştı. Gözünü kırpmadan Destin'e saldıran adamı bacağından vurup yaralamayı seçmişti. Çenesi gerilmiş, gözleri nefretin yuvası hâline gelmişti. Bir ejderha gibi ağzından ateş püskürüp her tarafı küle çevirecekti sanki. Ona bakmaya cesaret edemediğini hissetti. Bakarsa onun gibi acımasız olabileceğinden korktu.

Destin ateşe olan hayranlığıyla gözlerini bu ateş gibi yanan gözlerden alamamıştı. Onun için yapmıştı. Bir adamı, gözünü kırpmadan vurmuştu. Ne yapmalıydılar? Nasıl tepki vermeliydiler? Heyecan bir nabız gibi atıyorken, yerde bacağını tutarak kıvranan adamı unutmuşlardı sanki. Destin dudağından akan kanları, adam tarafından yüzüne ve düşerken başına aldığı darbeyi yok saymıştı. Destin düştüğü topraklı zeminden sendeleyerek kalkarak ona yaklaşmaya çalıştı. Çünkü o, çok güzeldi! Başını döndüren, nefesini kesen güzelliğin sahibine dokunmalı, teşekkürünü en güzel şekilde sunmalıydı.

Fakat Ratsel, Destin'in geldiğini gördüğünde, öfkeyle silahı adamdan çekip Destin'e doğrulttu. "Yaklaşma!"

Vita'nın hâlâ elinde tuttuğu taş ondan bıkmışcasına kızı terk ederek yere düştü. "Ratsel! Ne yapıyorsun?" diyerek bağırdı.

"Hiçbiriniz yaklaşmayın bana!"

"Destin'in bir suçu yok. Lütfen indir o silahı," diyerek yatıştırmaya çalıştı. Nina yüzünden delirdiğini biliyordu. Fevri hareketler yapmadan sakinleşmesine yardım etmeliydi.

"Beni kurtarıp sonra da vuracak mısın?" diye sordu Destin. "Çok ironik olurdu."

Vita kızgın bir şekilde bağırdı.
"Destin, kes sesini!" Eğlenmenin sırası değildi. Aklından neler geçiyordu bunun yine?

Fakat korku hissetmiyordu. Onu vurmayacağına adı gibi emindi. Sadece o gözleri daha yakından görebilmek istiyordu. "Hayır, yapmayacak."

Dolunayın beyaz sisli ışığı, Ratsel'ın yüzünün tek bir tarafına yansıyorken, saf tehlikenin can bulmuş hâli gibi görünüyordu. "Nereden biliyorsun! Sen benden kurtulmadan önce belki ben senden kurtulmalıyım. Seni ve sana dair her şeyi söküp atmak istiyorum," dedi silahını aynı noktada tutarak. "Ben seni sevmek değil, senden nefret etmek istiyorum. Bak bana! Ben kocaman bir yıkımım. İçimde iyi olan ne varsa çürümüş. Yaram asla kabuk bağlamamış. Çünkü hiçbir zaman iyileşemedim, çünkü geçmişim izin vermedi. Ne adam gibi yaşayabildim ne de ölmeyi başardım. Ben bir hiçim. Gözlerimde hırs ve öfke olduğunu sen kendin söyledin! Çünkü değer vermenin bir lanet olduğunu öğrendim. Seversem seni de kaybederim. Şimdi anladın mı! Beni kimse sevemez, sevmemeli." Ratsel hem bağırıyor hem ağlıyordu. Sanki hislerinin hepsi bir araya gelmiş teker teker dökülüyorlardı.

"Keşke ne kadar güzel olduğunu görebilseydin," dedi Destin hiç oralı olmayarak. "Anlattıklarına bakılırsa, sen aslında tam bana göresin."

Genç adamın çekiciliğinden ve sözleri ustalıkla kullanışından dolayı yumuşayarak duygularına kapılıp silahı indirecek ve her şeye son verecek gibi oldu. Tereddüt ettiği o kadar barizdi. Vita bile şaşırmış, ağzı açıldıkça açılmıştı. Sonunda aralarındaki şeyleri birbirlerine itiraf ediyorlardı.

Ama yaralı adam bu durumdan faydalanmak isteyerek kaçmaya çalıştığında kendine gelerek sinirle adama bacağından bir kez daha ateş etti. Vita korkuyla yerinden sıçradı ve bir çığlık attı. "Ne olur, dur artık!"

Bu adamın kim olduğunu bulana kadar durmayacaktı. "Kimsin sen? Cevap vermezsen seni öldürürüm." Bu bir tehdit değildi. Cevap vermezse bu adamı öldürecekti. Tetiği çekmeye alışmış gibi gözükse de daha önce kimseyi vurmamıştı gerçekte. Kenner ona silah kullanmayı öğretmiş ve ailesinin başına gelenlerden sonra tehlikenin merkezinde olduğunu, aynı zamanda yalnız yaşadığı için bu tür şeylerin gerekli olduğunu da beraberinde söylemişti. Çünkü açıklanamaz ölümlerin hedefine çevrilmesinden korkmuştu. Zaten ne olmuşsa babası Josef ve onun kimyager arkadaşlarının bu işte bizzat rol oynadıklarına neredeyse emindi. Aynı gün içinde Monroe dışında hepsi ölmüştü. Bu bir tesadüf olamazdı. Görünen o ki, bu adamın Destin'e saldırmasının da bir nedeni vardı. Bu yüzden karşılık vermesi gerekiyordu. Çok sinirli olmasına rağmen onun canının yandığını düşündükçe gözü hiçbir şeyi görmemişti.

42 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin