anti-hero

939 108 174
                                    





2219 yılının buzlu çerçevesinde bir türlü ısınmak bilmeyen tek şey her gün bir saat beş derece sıcaklığındaki suyun altında erimeyen bedenler veya ileri teknolojinin getirmiş olduğu ısınma cihazları değildi.

Kalpleriydi.

Korku oradaydı. Korku diriydi, sanki sıcaktan etkilenmeyen soğukla zarafet kazanan bir virüs gibi parmakları ısınmayan genç çocukların her uyandıkları yeni günün sonunda yastığa başlarını koymadan önce tavana bakıp bazıları huzursuzca gözünü kapatırken bazıları da kimse duymasın diye gizlice ağlarken içinden geçirdikleri tek histi. Dehşet.

Bronz. Gümüş. Altın. Elmas.

Teknoloji çağında, insanlığın soyu sona ulaşıp bedenler topraktan geldiği gibi toprağa karışmak üzereydi. Ve kuzey kutbunda, yıllar önce küresel ısınma denen ve insanlığın en büyük problemi olan denkleme tezat düşecek ve biraz da alayla gülünecek şekilde katı ve ayazımsı soğuğuyla dikilen buzların üstünde bir enstitü vardı.

Küresel ısınma? 2050'de kalmıştı.

Şimdiki problem daha ciddiydi. İnsanların dünya denen gezegene sıkışıp genetiği değiştirilip mutasyona uğratılmış yırtıcı soğuk iklim hayvanlarının gölgesinde yaşanan çağdı kimilerinin derdi. Buzul teknoloji çağı.

Fakirler. Sosyal statü basamaklarında hiçbir zaman yer edinememiş en ufak bir ekonomiksel veya iklimsel felakette elenecek, insanlığın renkleri denen ağacının en alt kademesindeki toplumdu. Ve yırtıcı soğuk iklim hayvanları, dünya tamamen soğuyup genel sıcaklık derecesi eksilere düştüğünden beridir kutupları terk edip kıtaları dolaşmaya başladıklarında ağacın bu kademesi yeryüzünden yok olmuştu bile.

Zenginler. Zenginlerin ise baş ediş şekli farklıydı problemle.

Buzların üzerinde Satürn'ün halkası gibi görünen kocaman beyaz bir enstitünün en alt katında sadece gri ve beyazdan oluşan renklerle dizayn edilmiş daracık odasında; Sung Hanbin şeffaf kapaklarının ardından görülen, içi ışıklarla aydınlatılmış dolabında duran bronz rengindeki üniformasına baktı. Uykudan yeni uyanmıştı, göz kapakları ağırlaştı. Aynı odada kaldığı diğer üç bedenin derin nefes seslerini duyabiliyordu. Tavanda kocaman beyaz aydınlatılmaya yansıtılmış 04.59 sayıları saçlarını sertçe karıştırmasına engel olamadı.

05.00. Uyanış.

06.30. Hizmet.

Ya da eğitim mi demeliydi?

Hanbin insanlığın sonu gelmek üzereyken zenginlerin çocuklarını eğitmek için gönderdiği yüksek teknolojiyle donatılıp savaş dersleri veren bir enstitüde 2219 yılında sıkışıp kalmışken ruhu bedeniyle hiçbir zaman aynı yerde hissetmedi. Tabakanın en altında bronzlar vardı. Hanbin kahverengisinin tonu ona bedenlerinden çıkan katı atığı hatırlatan renkteki formasından bile nefret ederken bir fikre neden hem bu kadar katılıp hem de bu kadar zıt düştüğünü sorguladı. Dünya için bir kahraman mı olmak istedi, Dünya'yı kendi haline mi bırakmak istedi?

Hayır, doğrusu ikisi de değildi. Dünya'yı kurtaran Elmaslar'dan biri olmak istedi.

Mavi renkli formalarıyla ışık saçan, her gün onların yedikleri boktan yemekleri yemek zorunda olmayan (açlıklarını gidermek için gün içinde aldıkları küçük tablet şeklinde katı bir ilaç veriliyordu bu tabakaya ve bayat, tatsız ve kuru yemeklerden nefret eden Hanbin için bu bir nimetti, hiç tadına bakmamıştı), aileleriyle haftada bir kez konuşma hakkına sahip olan, temiz, hoş, yakışıklı erkeklerin ve güzel kızların arasında olmak isterdi. Kimi kandırıyordu ki, kızlar umurunda bile değildi.

Hanbin bir sabah uyandı, sırlarıyla çevrelenmiş sefil hayatına bir son vermek istedi. Hanbin bir sabah uyandı, kendini öldürmek istemedi. Hanbin simülasyon sınavında yükselmek istedi. Başarı merdivenlerini tırmanmak, Bronz'dan Gümüş'e yükselmek... Griden her ne kadar nefret etse de dayanabilirdi. Çünkü bir sonraki adım Altın olabilirdi. Sarı rengini severdi. Bir zamanlar saçlarını boyadığı renk gibi.

Sung Hanbin annesiyle kendisi dışında başka kimsenin bilmediği sırrının bir gün öğrenildiğini anladığında dünyası başına yıkıldı, gözleri yerinde durmadı. Bu saatten sonra kabusu olacağını tahmin ettiği, hayır tahmin ettiği değil adı gibi bildiği, mavi formaları içinde uzun boyuyla bir kule gibi yükselen, bir zamanlar hâlâ soyu tükenmemişken insanların dokunmaktan zevk aldıkları o evcil hayvanların tüylerine benzediğine karar verdiği siyah saçlara sahip olan çocuğa denk geldi. Saçları yumuşacıktı. Her gün beş derece soğuk suda saçlarını yıkayan birinin sahip olabileceği mat cilde ve sağlıklı görünüme sahipti. Hanbin'in ise saçları kaç derece suda yıkarsa yıkasın sertliğini kaybetmiyor gibiydi.

"Seni duydum."

"Duymamış olmalıydın."

Zhang Hao bir Elmastı. Mecaz, gerçek veya benzetme. Hepsi kabul edilebilirdi. Tabakalaşmanın en üstünde, Güney Kore cumhurbaşkanının oğlu, tüm ülkenin umudu, simülasyonlarda başarılı, kanı taze, dövüş becerileri en üst seviyede, dört yüz gencin arasında her zaman sıralamalarda birinci sıraya oturandı.

Hanbin ise bronzdu. Basit bir bronz.

Bir gün enstitünün bronz, gümüş ve altın öğrencilerine ait yemekhanesinin arkasını kolaçan etmeyi bıraktı. Boşluğu kollamadı, eski bir alışkanlıkla içeri dalmadı. Şifresini öğrenmek için türlü kılıklara girdiği dolabı açmadı, köşeden ucu sivri keskin aleti almadı. Banyolara koşmadı. Daracık, üstüne yapışmış, bileklerinde BUZUL TEKNOLOJİ ÇAĞI, GELECEĞİN IŞIKLARI yazan formasını çekiştirmedi, sakince keskin aleti çıkarmadı. Kırmızıya boyamadı. Problem bendim.

Belki de tek değildim.

Sung Hanbin bir gün bir Elmas'la tanıştı.

Geleceğin geçmişinden kurtuldu, ışık saçtı.

Geleceğin geçmişinden kurtuldu, ışık saçtı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

selammmmm bilim kurgu icerikli enemies to lovers haobinine hos geldin diyin cunku hos gelicek, cok olay yaraticaz :D

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

selammmmm bilim kurgu icerikli enemies to lovers haobinine hos geldin diyin cunku hos gelicek, cok olay yaraticaz :D

anti-hero • haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin