elmas-001 zhang hao

528 90 190
                                    

adele- skyfall



Anneannesi nasıl bir hayat yaşamıştı, büyük büyük nineleri hayatlarıyla mutlu muydu? Sadece kendisi miydi memnuniyetsiz bir Bronz olan? Birçok soruyu taşıyordu zihni ama hiçbirinin cevabı yoktu kendisinde. Hanbin suyu açıp her zaman yaptığı gibi tek seferde damlaların altına girdi.

En yakın arkadaşı Kim Jiwoong her seferinde bir uzvunu ıslatarak suyun altında sonunda nasıl dikildiğinden bahsederdi, anlattığına göre ayaklarının üzerinde fazladan bir beş dakika su dolandırmak tüm dolaşım sistemine iyi geliyordu ama Hanbin'in bu lanet Sibirya soğuğundan beter bir soğukluğa sahip olan duşlara fazladan zaman ayıracak bir dakikası bile yoktu. On derecelik su başından aşağı dökülmeye başladığında karşısında, adının yazılı olduğu duvarda sayılar hareket etmeye başladı ve otuz dakikalık sayaç geri saymaya başladığında Hanbin her zaman yaptığı gibi saçlarını fayansa yasladı. İlk birkaç dakika her zaman sancılı olurdu. Hassas teni buz gibi suyla kızarır, dudakları göremese de mosmor kesilirdi. Dişlerini titremesini önlemek için birbirine bastırırken belindeki yarayı eliyle sıvazladı. İyileşmek üzereydi ama her dokunduğunda çoktan dikleşmiş olan tüyleri daha da şaha kalkıyordu.

 Yaklaşık bir hafta önce Gümüşlerle yapılan takım ringi dövüşünde serbest alet haftasıydı ve Borris'in eline aldığı ucu tırtıklı bıçakla kendisine saldırması ön görülebilecek bir şeydi çünkü oğlan tam olarak 299. sırada ,yani Gümüşlerin sonuncu elemanı demek oluyordu bu, olan birine göre ne eksik ne de fazla davranıyordu.

300. olmayı istemiyordu. Ama Hanbin 300. olmayı isterdi. Bronzların kralı olmak gibi bir şeydi bu. Hiyerarşi altında hiyerarşi denen şeye ne kadar alışıktı eskiden dışarıdaki insanlar, bilmiyordu fakat bu enstitüde Buzul Teknoloji Çağı'nda, bu oldukça olağan bir durumdu. Bronzlara ilk giren kişi aldığı emirleri doğrudan sıralaması düşük olanlara yönlendirir, yapmakla hükümlü olmadığı ama kesinlikle ay sonunda artı puan olarak isimlerinin yanına yansıyan ve gönüllü iş adı altında geçen işleri kendi halletmezdi. Bronzlarda bile durum böyleyse üst kademelerde bu işin nasıl yürüdüğünü merak etmeye korktu.

Hanbin 384. ydü. Hiyerarşi onu pek severdi.

O kadar çok düşünceleri içinde kaybolmuştu ki başını kaldırıp otuz dakikalık soğuk su duşundan geriye bir dakika kaldığını görünce şaşırmadı bile. Başına sıkça gelen bir durumdu bu düşüncelerde kaybolma problemi.

Enstitünün kuralları vardı. Soğuk duş bunlardan sadece biriydi. Hanbin küçük bitiş alarm sesini duyduktan sonra parmak iziyle kapısını açıp (duşu bitirdiğini sisteme geçirmek için bu gerekliydi) soğuk duşlardan çıktı. Soyunma odalarında giydiği kahverengi üniforması ve ıslanmış açık kumral saçlarıyla dışarı çıktığında azıcık da olsa sıcak olan hava vücudunun tüm kaslarını dinlendirdi. Hızla yemekhane sırasında aldığı yemekle masalardan birine oturunca Jiwoong'un arkasından gelmesi çok sürmedi. Diğer oda arkadaşları Gyuvin ve Yujin'le birlikte yemek yemeğe başladıklarında hepsi buz gibi suyun da etkisiyle cin gibi uyanıktı.

"Dün olanları duydunuz mu? Elmasların katında?"

Hanbin rengi griye dönük lapasını karıştırırken yüzünü buruşturmamak için kendini zor tuttu. Yemek her zamanki gibi berbattı. "NE OLMUŞ DÜN?" diyen kocaman beklentiyle açtığı gözleriyle bakan Gyuvin'di. Düz kahve saçları ve annesin süper genlerinin getirmiş olduğu farklı yüz hatlarıyla oldukça yakışıklıydı. Şüphesiz bu boktan kahverengi üniformaları bile üzerinde iyi taşıyordu. Hanbin'in ideal tipi olduğu söylenemezdi ama kesinlikle iyi bir görünüme sahipti.

"Bağırma," diyen yakın arkadaşı Yujin onu dürtünce hepsi gösterdiği yöne, ileride dikilmiş beyaz kıyafetli koruyuculara baktı. Kocaman, geniş katta her köşeye yayılmışlardı. "Bağırmak yasak."

anti-hero • haobinOnde histórias criam vida. Descubra agora